Sadece film çekmenin peşindeyim

SİNEMA Güncel

Yönetmen Çamran Azizoğlu: “Aslında sadece film çekmenin peşindeyim. Evet iki kısa filmim de adalet konusunu anlatmaya çalıştım fakat genel olarak bu hikayeler üzerinde sinema yapmak istiyorum gibi bir söylemim yok. Tek söylemim ben bir şeyler anlatmak istiyorum. Anlatacaklarım değişebilir, bugün adalet yarın romantik bir hikaye. Değişmeyecek tek şey benim hissettiklerimi, düşüncelerimi sinemanın büyüsünü kullanarak anlatmaya çalışacak olmam.”

Ahmet Uluçay bizlere sinemaya olan inancıyla, cesaretiyle ve direnciyle birçok miras bıraktı. Onlardan biri de “Sinema için bunca acıya değer mi?” sorusu oldu. O soru, sinemayla farklı alanlardan ilgilenen herkesin karşısına çeşitli şekillerde çıkıyor, çıkmaya da devam edecek. Üretmenin kalitesini belirleyecek. Kısa film çeken yönetmenlerin de bu çabanın içinde olduğunu yakından gözlemliyorum. İnanarak sinema yapma inançlarını koruyarak üretmeye devam ediyorlar. O yönetmenlerden biri olan Çamran Azizoğlu ile festival yolculuğu ulusal ve uluslararası olarak devam eden Kravat filmi üzerine bir röportaj gerçekleştirdik. Bozkırın ortasında bozulan savcı Cengiz’in arabası, ona yardım etmek için duran jandarma arabası ve arabayı tamir eden bir hırsız onların yolunu birleştiren Kravat filmi. 

Filmle ilgili sorulara geçmeden önce filmin gösterimi için Nepal Uluslararası Film Festivali’ndesin. Festival nasıl geçiyor ve filme dair nasıl yorumlar aldın/ alıyorsun?

Nepal Film Festivali bizim katıldığımız uluslararası üçüncü festival. Daha önce hiç ziyaret etmediğim bir ülke. Kültürü ve yaşam tarzı olarak bizden çok farklı. Burada filmimizi göstermek benim için çok ayrı bir deneyimdi. Nepal izleyicisinin festivale gösterdiği ilgi çok yüksek. Kravat filmimize katılımlar da hatırı sayılır. Soruları ve yorumları ile filme ilgilerini gösterdiler. Daha önce hiç duymadığım sorular ve yaklaşımlarda bulundular. Filminize gelen farklı yaklaşımlar, bir yönetmen olarak size iyi hissettiriyor. Genel olarak onlara uzak bir coğrafya olan bozkırda geçen hikayemizi beğendiklerini söylediler.  

Kravat filminin hikayesi nasıl ortaya çıktı?

Aslında gerçekte yaşanmış bir olaydan yola çıkarak bu filmin senaryosunu yazdım. Teknik bir ekibin bir gün bir cezaevi çalışmasında arabalarının kapısının kilitlendiğini ve yardımcı olmak için o sırada cezaevinde yatan oto hırsızı bir mahkumdan yardım aldıklarını dinlemiştim. Buradan yola çıkarak Kravat filmini yazdım. Arabası kilitlenen kişilerin teknik servis değil bir savcı olması filmde başka bir şey söyleyecekti. Bu yüzden karakterleri değiştirerek bu haline getirdim. Böylece hikaye ironik bir hal almış oldu. Bir savcının bir mahkuma muhtaç kalma durumu hayatın içinden  fakat bir o kadarda derin bir yerden bir şeyler söyler hale geldi. Elbette hikayenin geri kalanı da bu yönde seyretti. Hikaye cezaevinden yola taşındı, bu yol belki de savcı Cengiz’in kendi yolu oldu.

Bazen çok süslemeden bir şeyler söylemek gerekir

Savcı Cengiz’in elektronik arabası istop eder. Bozkırın ortasında kalakalır. Filme adını veren kravatı Savcı Cengiz de görüyoruz. Savcı’nın kravatı o sıkıştıkça uçup gidiyor. Kravat sistem içerisinde sıkışmışlığımızın bir ifadesi veya temsili mi?

Savcı Cengiz’in kravatı aslında dediğiniz gibi sistemle, önyargılarıyla kendisi arasında bir bağ. Durumlar karıştıkça kravat daha fazla uçuşuyor. Rüzgarın etkisi ile adeta Cengiz’e ardı ardına tokatlar atıyor. Fakat bir taraftan Cengiz’in içinde bulunduğu durum onu başka sorgulamalara itiyor. Günün sonunda Cengiz kravatı çıkartarak bu bağdan kurtuluyor. Aslında bir karakter için çok klasik bir hareket bu. Daraldığında bunaldığında kravatını gevşeten biri. Bilerek bu klasik yaklaşımı seçtim çünkü yapmak istediğim şey, klasik herkeste olan sıkılmışlık bunalmışlık duygusunu yakalamaktı. Çok süslemeden doğrudan bir şeyler söylemenin bazen daha etkili olduğuna inanıyorum.

Bir savcı, jandarmalar, suçlular ve istop eden bir araba. İronik bir durum. İroni filminizde neye hizmet ediyor? 

Bu ironik durum benim çok hoşuma gidiyor. Hep aynı örneği veriyorum. Mezarlığın karşısında doğum hastanesini görünce anlıyorsunuz hayatın nasıl bir yer olduğunu. Ben anladım, hayat komik bir yer. Size en stresli anlarınızda çok basit hatalar yaptırıyor. Acil bir şekilde eve girmek için kilometrelerce yol geliyorsunuz ama anahtarınızı çıkarttığınız anda anahtarınız yere düşüyor. Buraya kadar gelmişken. Bir kapı açıp amacınıza ulaşacakken olacak şey mi bu şimdi? Evet olacak bir şey. Üzgün bir şekilde belki de ağlarken telefonunuz çalıyor ve patronunuz sizden bir işin gidişatını öğrenmek istiyor. Cevaplamak zorundasınız hiçbir şey yokmuş gibi. İşte bu durumlar bana çok komik geliyor. Bu yüzden Kravat filmi buralardan besleniyor aslında. Karmaşanın, ironinin komikliğinden. Filmde espiri yok aslında. Durumun kendisi komik.  

Tepetaklak Cinayet, Kravat iki filminde de adalet kavramının farklı görünümlerini görüyoruz. Sinemanda hikaye olarak adalet kavramının peşindesin desek ne dersin?

Aslında sadece film çekmenin peşindeyim. Evet iki kısa filmim de adalet konusunu anlatmaya çalıştım fakat genel olarak bu hikayeler üzerinde sinema yapmak istiyorum gibi bir söylemim yok. Tek söylemim ben bir şeyler anlatmak istiyorum. Anlatacaklarım değişebilir, bugün adalet yarın romantik bir hikaye. Değişmeyecek tek şey benim hissettiklerimi, düşüncelerimi sinemanın büyüsünü kullanarak anlatmaya çalışacak olmam.  

Ast üst ilişkileri kurumların olmazsa olmazları. Ama hayat içindeki bazı durumlar ast üst ilişkisini değiştirir. Kravat’ta olduğu gibi savcı Cengiz, hapishane arabasına binmek durumunda kalır. Bu son bize hayata dair nasıl bir resim gösterir?

İnsan gerçeği nasıl öğrendiği ile ilgilenmemeli aslında. Bazen olumlu bir duyguyu olumsuzluklarla öğrenirsiniz. Fakat olumsuzluklara mesafe koydukça aslında siz öğreneceğiniz olumlu duygudan uzaklaşırsınız. Kendi elimizle hayatı anlamlandırmaktan uzaklaşıyoruz. Burada da Cengiz’e, önyargıları ve kibrinden dolayı mesafeli olduğu bir durum ona çözüm getiriyor. Günün sonunda tüm bunları aşıp kendinizi buluyorsunuz. Cengiz en sonunda nerede oturduğu ile ilgilenmiyor. Nereye gittiği ile ilgileniyor. Kendi hayat yolunda, istediği yere gidiyor finalde. Değişmiş olarak. Fark etmiş olarak. Belki bizde hayatta bu kısımları aşarsak ve sonuçla ilgilenirsek daha mutlu olabiliriz. Bir şeyleri fark edebiliriz.

Bir gün  sadece hikayeyi düşünerek film çekmek istiyorum

Filmin çekim süreci nasıl geçti? Nerede çektin ve nasıl bir süreçti?

Açıkcası 2020 yılında bu filmin hikayesi aklımdaydı. Tepetaklak Cinayet’i çekerken bu hikaye ile de aynı zamanda güreşiyordum. Zamanla demlendi ve çekilecek duruma geldi. Kravat, ön hazırlığı iyi yapılmış bir film. Çekim süresi için çok fazla vaktimiz yoktu. Elimizdeki kısıtlı bütçe ile sadece iki gün çekim yapma hakkımız vardı. Film bir yol kenarında ve film saati ile sadece iki saatte geçtiği için güneşle yarışmak zorundaydık. Bu yüzden ön hazırlığına çok önem verdik. Provalar yaptık birçok kez. Ben genel olarak hikayelerimde plan sekanslar kullanarak izleyiciyi duruma şahit kılmak istiyorum. Bu da tabiiki çekim süresini ve post kısmını aslında zorlaştıran bir durum. Bu yüzden her şeyden çok emin olmam gerekiyordu.  Öncelikle İstanbul’da birçok mekan gezdik. Fakat şehirden uzak olan istediğimiz gibi bir yer bulamadık. Ben tepelik ağaçlık bir yer istemiyordum. Cengiz’in sonsuz bir düzlükte tek görmek istiyordum. Yalnız kalmış olduğunu hissetmek istiyordum. Yollar bizi Kırklareli’ne kadar götürdü. Orada tam istediğimiz bir yol kenarını bulduk. Çekimleri iki gün boyunca Kırklareli'nin Vize ilçesinde yaptık. Benim için stresli bir süreçti. Bir gün akan zamanı değil de hikayeyi düşünerek bir film çekme imkanım olmasını diliyorum. Belki o zaman hikaye ve oyuncularla daha fazla ilgilenebilirim.

Kravat’ın festival yolculuğu nasıl ilerliyor ve akabindeki projelerin neler?

Şu an festival sürecinden memnunuz. Gelecek aylarda uluslararası birkaç festivalde daha varız. Ulusal festivallerde de varız. Kaş, Tayf, FBU, AFSAD bunların bazıları. Mayıs ve haziranda açıkcası bolca gösterim yapmış olacağız.  Bu tüm ekibe iyi geliyor. İzleyici ile buluşmak.  Almanya ve Nepal seyircilerinin filme yaklaşımlarını gördük, şimdi sırada İtalya izleyicileri var. Bunun için gün sayıyoruz.

Yeni projelerim de var açıkçası. Kısa filmlerin dışında belgesel kanalları için sürekli belgeseller çeken bir yönetmenim. Bu yüzden sürekli setteyiz aslında. Fakat belgeselciliğin getirmiş olduğu gerçekçilik ve kısa filmlerdeki tecrübelerle belki yakın zaman içinde bir uzun metraj film seti yapabilirim. Bunun için şu an çalışıyorum. 

Sinema ve yönetmenlik senin için ne demek? 

Bir arkadaşınızla başınızdan bir olay geçmiştir. Yaşadığınız bu hikayeyi başka arkadaşlarınızın da bulunduğu bir ortamda anlatacaksınızdır. İşte orada bazı kişiler hikayeyi öyle bir anlatır ki, masada oturan herkes zevk alır, o anı yaşayarak dinler. Bazen de o hikayeler o kadar kötü anlatılır ki masadaki kimse durumu dahi anlayamaz. Bence olay bu. Sinema yaşadıklarımız. Biz ise yaşadıklarımızı, en uygun şekilde anlatmalıyız ki yönetmen olarak hikayelerimiz masada bulunan herkesi etkilesin.

Rabia BULUT
Rabia BULUT

Editör ve sinema yazarı. Lisans eğitimini %100 burslu olarak Üsküdar Üniversitesi'nde felsefe alanında tamamladı. Yüksek lisansını aynı üniversitede %50 burslu olarak Medya ve Kültürel Çalışmalar alan ...

Yorum Yaz