"Fotoğraf bana onur ve mutluluk kazandırdı"

KÜLTÜR SANAT

 

Son olarak İstanbul Modern’de “Renklerin Yolculuğu” adlı fotoğraf sergisi açılan usta fotoğrafçı İzzet Keribar, Litros Sanat’ın sorularını içtenlikle yanıtladı: “Fotoğrafçı olarak çok doğru bir seçim yaptığıma inanıyorum. Fotoğrafçılık eşim ve benim için sadece keşfedici, renkli, heyecanlı ve serüven dolu bir hayat geçirmemizi sağlamakla kalmadı ayrıca sanat dünyasının önemli simaları, devlet büyükleri ve birçok fotoğraf sanatçısı ile tanışmamızı da sağladı. Fotoğraf bana; fotoğraf dünyasında onur ve mutluluk kazandırdı.”

Tükenmeden üretmeye devam eden bir usta İzzet Keribar. İlk günkü tutku ve aşkla bağlı fotoğrafa ve fotoğrafçılığa. Durmadan, yılmadan, yorulmadan fotoğraf çekmeye devam ediyor, hala… Öyle ki yeni sergiler de açıyor elbette. Son olarak “Renklerin Yolculuğu” ile karşımıza çıktı büyük usta. 20. yılını geride bırakmaya hazırlanan İstanbul Modern’in fotoğraf galerisinde izleyiciyle buluşan “İzzet Keribar: Renklerin Yolculuğu” sergisi, sanatçının Türkiye ve dünyanın çeşitli bölgelerine yaptığı seyahatlerde çektiği fotoğraflardan oluşuyor. İzleyicileri farklı zaman ve mekânlarda renkli bir yolculuğa davet eden sergide, sanatçının fotoğrafa başlangıcına referans veren İstanbul ve Güney Kore fotoğrafları başta olmak üzere, 1980’lerde fotoğrafa dönüşünden itibaren günümüze kadar uzanan çalışmaları da Türkiye’de ilk kez bir müze çatısı altında bir araya geliyor. 

Sergi; renk, ışık, doku ve grafik unsurlar gibi biçimsel ögeleri öne çıkarırken, sanatçının yıllar içindeki değişen tarzını da gözler önüne seriyor. Küratörlüğünü İstanbul Modern Küratör ve Fotoğraf Bölümü Yöneticisi Demet Yıldız Dinçer’in üstlendiği sergide, Keribar’ın seyahat ettiği ülkelerdeki manzara ve portre fotoğraflarından oluşan renkli kareler alıyor. Biz de Litros Sanat’ın yeni sayısında İzzet Keribar ile keyifli bir röportaj gerçekleştirdik yeni sergi vesilesiyle. Fotoğrafa, fotoğrafçılığa ve elbette hayatına dair konuştuk, buyurun içten sohbetimize…

Nasılsınız, şu ara kafanızı neler meşgul ediyor; bir sanatçı ve bir üretici olarak?

Şu an açtığım ve açmak üzere olduğum diğer sergi hazırlıkları gündemimde. Özellikle İletişim Başkanlığının hayatımı konu alan belgesel filminin sunum enstalasyonu ile çok yoğunum. Son bir ay içinde; Ankara Cumhurbaşkanlığı Külliyesi Millet Kütüphanesi’nde geçen ay açılan Ayasofya konulu fotoğraf sergimin hazırlanması, hemen ardından İstanbul Modern’deki retrospektif sergim ve gelecek haftaki belgeselin sunumu ile farklı bir Ayasofya sergisi çok zamanımı alıyor ve biraz da yoruyor. Ayrıca tahmin ettiğiniz gibi benimle röportaj yapmak isteyenler haliyle bugünlerde biraz çoğaldı. Bu etkinliklerin elimden geldiği kadar kusursuz olmasına çalışıyor ve hiç kimseye “Hayır” demiyorum. Öte yandan bu günlerde İstanbul Modern’in sergi mekânında da bulunmam lazım, oradaki ziyaretçiler beni orada bulduklarında birlikte güzel sohbetler oluşturuyoruz. Fotoğraf çekimlerine gelince, ileri yaşıma rağmen çoğunlukla İstanbul dahilinde, bazen Anadolu’da, az da olsa yurt dışında çalışmaya devam ediyorum. İstanbul’da restorasyonu tamamlanmış yeni açılan birçok yer var, keşfettiğim yeni tarihi mekanlar var. Ve elbette çekmeye hiç usanmadığım, İstanbul’un sokakları ve yaşamı... Çünkü biliyorum ki hızla değişen İstanbul’da birkaç yıl sonra aynı kareleri çekme imkânım olmayacak. Düşünün, 40-50 yıl sonra birileri bu fotoğrafları incelediğinde, bu değişimi görecek, belki de “İyi ki İzzet Keribar fotoğraflarıyla o yıllara ışık tutmuş” diyecektir.

Fotoğrafçılık ilk olarak hayatınıza ne zaman girdi?

Fotoğrafçılık ilk olarak 1952 yılında 16 yaşımda iken hayatıma girdi. Bu merak hızla gelişti ve İstanbul’u o yıllarda fotoğraf çekme hevesiyle keşfetmeye ve tanımaya başladım. Bu durum birkaç yıl devam etti ve 1956’de askerliğimi yapmak üzere Kore’ye gönüllü olarak gittiğimde fotoğraf makinemi yanıma aldım ve orada bir yıl boyunca fotoğrafa devam ettim, tekniğimi geliştirdim. 

Öğrencilerime fotoğrafı anlatmak mutlulukların en büyüğü

Fotoğraf ve fotoğrafçılık sizin için mesleki ve teknik anlamlarının dışında ne demek?

Fotoğraf sadece benim değil eşimin de yaşamını etkiledi. Fotoğrafçılığı bir yaşam süreci, bir yaşam tarzı olarak benimsediğiniz zaman, hayatın en zevkli anlarını fotoğraf merakınıza göre tanzim etmekle başlıyorsunuz. Fotoğrafçı olan arkadaşlarınız oluyor çünkü aynı hobiyi paylaşıyorsunuz. Fotoğraf gezileri ve seyahatleri oluyor. Sonuç olarak geziler hem arşivinizi genişletiyor hem de heyecanlı ve çok renkli günler geçirmenizi sağlıyor. Bu gezilerin hazırlanması birçok keyiflidir. Eve döndüğünüzde çekimleri göden geçirdiğinizde sevinmek ya da hayıflanmak, onları işlemek de apayrı bir mutluluk. Fakat sanıyorum ki sonuçları başka fotoğraf severlerle paylaşmak ya da derslerimde öğrencilerime detaylarını anlatmak mutlulukların en büyüğü.

Kendime has bir tarz yaratmaya çalıştım

Kendi fotoğraf üslubunuzu; içerik ve teknik olarak nasıl tanımlıyorsunuz?

16 yaşımda iken doğru fotoğraf çekmenin kurallarını öğrenmek için hem Türkiye’den hem de yurt dışında isim yapmış ustaların işlerine bakarak taklit etmeye ve fotoğraflarını örnek olarak seçmeye çalıştım. Aradan yıllar geçince, tarzımı geliştirerek kendime has farklı bir tarz yaratmaya çalıştım. İlk başlarda insanları ve portrelerin çekerken çok dikkat etmediğim geri planları daha sonraları özenle seçmeye ve onları kompozisyonlara estetik bir şekilde dahil etmeyi öğrendim. Farklı objektifler ve farklı diyaframlar kullanarak fotoğraflarıma derinlik katmayı öğrendim. Geri planlardaki mimari eserlere odaklanmam; mimari eser fotoğrafçılığımı da geliştirdi. Ve zamanla geometrik formlara, grafik düzenlemelere yöneldim. Bugün beni tanıyan farklı fotografçılara “İzzet Keribar’ın en çok sevdiği tarz nedir?” diye sorarsanız “Geometrik ve grafik düzenlemelerden hoşlanır, mimar detaylara saygı gösterir” yanıtını alırsınız. Dolayısıyla altında imzası olmayan bir fotoğrafın taşıdığı kriterleri inceleyerek, bana ait olabileceğini keşfedenler olacaktır. Bunu İstanbul Modern sergimde canlı olarak yaşadım. Müzeyi gezerken ve sergi salona girdiklerinde girerken kapıda asılı duran sergi adını ilan eden tabloya bakmamış bir grup insan aralarında konuşurken dinledim ve birileri “Bu fotoğraflar İzzet Keribar’ın tarzına çok benziyor, kim bu fotoğrafçı acaba?” diye aralarında konuştuklarını duydum.

Çok doğru bir seçim yaptığıma inanıyorum

Tüm bu fotoğraf ve fotoğrafçılık yolculuğunuza baktığınızda içinizden neler geçiyor, bu dolu dolu olan yolculuğunuzu nasıl görüyorsunuz?

Aslında çok doğru bir seçim yaptığıma inanıyorum. Daha önceki yanıtlarımda da yazdığım gibi fotoğrafçılık eşim ve benim için sadece keşfedici, renkli, heyecanlı ve serüven dolu bir hayat geçirmemizi sağlamakla kalmadı ayrıca sanat dünyasının önemli simaları, devlet büyükleri ve birçok fotoğraf sanatçısı ile tanışmamızı sağladı. Fotoğraf dünyasında bana onur ve mutluluk kazandırdı. Herhangi bir tarihi mekânda, camide veya farklı bir yerde fotoğraf çekmek istiyorsam bu dostluklar sayesinde profesyonel anlamda ilgili mekanlardan çekim izni almam kolaylaştı. En güzel örnek şöyle: Pandemi döneminde sokağa çıkma yasağı uygulanırken İstanbul Valiliği’nin özel izniyle İstanbul’da kendi aracım ve asistanımla bir yıl boyunca gezme ve çekim yapma iznim vardı. 

Bu büyük bir sürpriz oldu

İstanbul Modern’de açılan yeni serginiz hakkındaki duygu ve düşünceleriniz nedir?

Orada bir fotoğraf sergisi açabilmeyi yıllardır hayal ediyordum ve bana yakın zamanda sıra geleceğini ancak rüyamda görebilirdim. Bilindiği gibi İstanbul Modern gibi büyük kurumlarda, fotoğrafçılara ayrılan sergi süreleri 6 ay kadar uzun sürelerdir. Ve genelde 3-4 yıllık programlar çok önceden belirlenip planlanır. Bu nedenle Ankaralı fotoğraf sanatçısı Ozan Sağdıç’ın sergisinden sonra benim fotoğraf sergime yer verilmesi ve teklifin onlar tarafından gelmesi, gerçekten de büyük sürpriz oldu. Sergimin açıldığı günden beri birkaç defa İstanbul Modern’deki sergime gittim ve orada karşılaştığım izleyicilerle bol bol sohbet ettik, onların düşüncelerini öğrendim, çok olumlu ve de çok sevindirici duyumlar aldım, insanların sergiden mutlu bir ifade ile ayrıldıklarını defalarca gördüm. 

Genç fotoğrafçıların teknolojiyi yakından izlemesi gerekir

Genç fotoğrafçılara neler söylemek istersiniz?

Benim yaşadığım dönem ile bugünkü dünya koşulları çok farklı. Medya artık her yerde, yapay zekâ herkese yeni ufuklar açıyor fakat bu işin nereye ulaşacağı büyük bir endişe konusu. Korkunç boyutlarda bir yarıştır gidiyor... Bence fotoğraf dünyasında seslerini duyurmak isteyen gençlerin öncelikle gelişen yeni teknolojileri yakından izlemesi gerekir; uygulamasalar bile... Eskiden, o gençlere “Bir ustanın yanında çalış, çantasını taşı, mümkün olduğu kadar yeni yerler keşfet, insanlarla iyi geçinmeyi öğren, yarışmalara katıl, projeler üret, fotoğraf derneklerine üye ol.” derdim. Fakat hiç değişmeyen bir kriter var ki o da insanın gönül verdiği işi sevgi ile yapması. Bu sevgi o gencin kalbinde yer aldığı ve ısıttığı müddetçe tüm zorluklara rağmen başarıya ulaşmaması bence mümkün değildir.

Artık herkes fotokopici oldu

Türkiye'deki fotoğrafçılık hakkında ne düşünüyorsunuz?

1980 yılında fotoğrafa tekrar yöneldiğimde Türkiye’de iyi fotografçıların sayısı 50’yi geçmezdi. 2000’li yıllara geldiğimizde bu sayı 1000’e çıktı... 2003-2004 yıllarında önemli bir devrim olarak karşımıza çıkan dijital fotoğrafçılığa ilk ayak uyduranlardan biri oldum. Dolayısıyla Adobe gibi programların da en erken takipçilerinden biri idim. Dijital fotoğrafçılık film masraflarını ortadan kaldırınca, bazı teknik kolaylıklar da eklenince tüm dünyada olduğu gibi fotoğrafçılık Türkiye’de de aldı yürüdü, fotoğrafçı sayısı on binlere fırladı. Fakat asıl büyük atılım telefonlarla oluştu. Şimdi günümüzde artık herkes fotografçı oldu. Bir düzeltme yapmak istiyorum herkes “Fotokopici” oldu. Ancak şunu da kabul etmeli, artık yüzbinlerle sayılan fotoğrafçılarımız arasında hem estetik hem öykü hem de duygu taşıyan ve insanları her şeye rağmen etkileyen ve hatırlanabilecek işler yapmayı başaran yepyeni genç nesiller de oluştu. Birçok yarışmada seçici kurulda bulunduğumdan dolayı bunu rahatlıkla söyleyebiliyorum. Hiç tanımadığımız isimlerle karşılaşıyoruz. Bana göre Türkiye’miz fotoğrafçılık alanında çok iyi yolda ve dünya ülkeleriyle kıyaslandığında hiçbir noksan yönü yoktur diye düşünüyorum.

Ali DEMİRTAŞ
Ali DEMİRTAŞ

Gazeteci ve film yapımcısı. 10 Nisan 1996 tarihinde Niğde’de doğdu. 1999 yılından beri İstanbul’da yaşıyor. Lisans eğitimini İstanbul Arel Üniversitesi’nde yüzde 100 başarı bursu ile Gazetecilik üzeri ...

Yorum Yaz