Tanbura adanmış bir ömür: Tanburî Necdet Yaşar

MÜZİK Güncel

“Çok insan anlayamaz eski mûsikîmizden

Ve ondan anlamayan bir şey anlamaz bizden.

Açar bir altın anahtarla rûh ufuklarını,

Hemen yayılmaya başlar sadâ ve nûr akını”

Yahya Kemal

Dinlemek için: https://youtu.be/yLuKp-1ucfc?si=-rIBWuRu4znIjzX9

Cumhuriyet dönemi Türk musikisinin en özgün yorumcularından biri olan Tanburî Necdet Yaşar, 1930 yılında Gaziantep’in Nizip ilçesinde doğdu. Çocukluğunda Aşık Veysel'i dinleyerek  bağlama çalmaya başlayan Yaşar, adliyede katiplik yapan babasının zengin plak koleksiyonu sayesinde işitme, ayırt etme ve müzikal zevkini geliştirdi. Yirmili yaşlarının başında Mes’ud Cemil’in tanbur çalışından etkilenerek tanbura yöneldi. İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’ndeki öğrencilik yıllarında koro şefi, ses sanatçısı ve müzik araştırmacısı Prof. Dr. Nevzat Atlığ yönetimindeki Üniversite Korosu’nda tanbur çalmaya başladı. 

Bir radyo konserinde yaptığı taksim, tanburî Mes’ud Cemil’in dikkatini çekti ve bu sayede İstanbul Radyosu’nda çalışma imkânı buldu; böylece profesyonel sanat hayatı da başlamış oldu. Sanatçı, bir röportajında Mes’ud Cemil’le karşılaştığı o günü şöyle aktarmaktadır:

“Ben bir tanbûr taksimi yaptım. Mes’ud Cemil de lojmanda o zaman. Çok ünlü efsane isimler, misafirleri ile yiyorlar, içiyorlar. Birdenbire meraklanıyor. ‘Bu kim’ diyor. ‘Bu ben miyim, babam mı?’ diyor. İşte orada Alaeddin Yavaşça  ağabeyim temaruz etmiş, onun meclisine girmişti. ‘Bu öğrenci daha hemşerim benim, Antep’li’ falan deyince Mes’ud Cemil inanamıyor. ‘Bu en az 50 yaşında olmalı beyler, kusura bakmayın, ben gidip bakacağım,’ diyor. Aşağıya büyük stüdyoya geldi. O tanbûru çalan kim diye. Sarıldım, elini öptüm.”

1953-1980 yılları arasında İstanbul Radyosu’nda görev yapan Necdet Yaşar, bu dönemde sanatını derinleştirerek klasik icranın ruhuna tam anlamıyla vâkıf oldu. Yaşar, bu yıllarda ünlü şair Yahya Kemal’in bulunduğu bir mecliste de tanbûr çalmış ve onun şu övgü dolu sözlerine mazhar olmuştur:

“Delikanlı, yağlı güreşte pehlivanlar önce bir ense bağlayıp yavaş yavaş elense çekerler. İtişip kakışırlar ki asıl oyunlarına girmeden önce birbirlerini ölçüp tartmış olsunlar. Yahu sen bir dalış daldın ki bizi kündeden aşırttın. Kenarda sessiz sedasız peşrev yaparak birden bire elense ile hasmına yüklenen bir pehlivana benziyorsun.”

Sanatçı, 1958’de katıldığı Münir Nurettin Selçuk yönetimindeki İstanbul Belediye Konservatuvarı İcra Heyeti’nde ve daha sonra kurulan İstanbul Devlet Klasik Türk Müziği Korosu’nda görev aldı. Bu kurumsal yapılar, onun klasik musikîye olan bağlılığını pekiştirdiği kadar yorum gücünü geliştirmesine de olanak sağladı.

Necdet Yaşar’ın en özgün icra birlikteliği, ileriki yıllarda kutbün nâyî unvanına layık görülecek olan neyzen Niyazi Sayın’la oluşturduğu saz ikilisi oldu. 1960’lı yıllardan itibaren birlikte verdikleri konserler, geleneksel çizgiyi korurken yenilikçi yorumlarla Türk müziği çevrelerinde çığır açtı. “beraber taksim” adını verdikleri doğaçlama diyaloglar, yalnızca teknik değil, ruhani bir bütünleşmenin de ifadesi oldu. Bu birliktelik, taksimin daha geniş kitlelerce anlaşılmasına ve takdir edilmesine katkıda bulundu.

1988 yılında Kültür Bakanlığı bünyesinde kurduğu İstanbul Devlet Türk Müziği Topluluğu’nun sanat yönetmenliğini üstlenen Yaşar, bu topluluk aracılığıyla yurt dışında çok sayıda konser verdi. Amerika Birleşik Devletleri, Avrupa ve Asya ülkelerinde gerçekleştirdiği icralar ile Türk musikisinin evrensel düzeyde tanınmasına önemli katkılar sundu, çeşitli ülkelerden birçok musiki otoritesinin katıldığı uluslararası müzikoloji kongrelerine tanburî olarak davet edildi, bu kongrelerde Türk musikisini tanıtıcı konserler verdi.

Sanatçı, Washington Üniversitesi’nde iki dönem boyunca tanbur eğitimi verdi. Makam teorisi ve usûl öğretiminde yeni yöntemler geliştirdi. Amerikalı etnomüzikolog Karl Signell’in frekans analiz çalışmalarını kullanarak Türk müziğinin ses aralıklarını daha bilimsel yöntemlerle inceledi. 

Ses hacminin sınırlı olması nedeniyle tanbura yeni bir mızrap tekniği kazandırmaya çalışan Necdet Yaşar, güçlü mızrap vuruşlarıyla tanburun tınısını öne çıkardı. Bilhassa hızlı pasajlarda tanbur mızrabının yapısından kaynaklanan vuruş sayısı arttıkça sesin azalması sorununu çözen ve sazı adeta “konuşturur” hâle getiren bu teknik, genç tanburîler tarafından da benimsendi ve enstrümanın icradaki önemini güçlendirdi. 

Mes’ud Cemil’in önerisiyle geliştirdiği bu mızrap tekniği, yalnızca bir ses arayışının değil, aynı zamanda estetik bir vizyonun ürünüydü. Bu gelişmeyi, bir röportajında şöyle dile getirmiştir:

"Mes’ud Cemil bana şöyle demişti. Necdet, babamın mızrap vuruş şeklini eğer kullanırsan seni artık kimse tutamaz. Nur içinde yatsın. Ne çalıştım, ne çalıştım, anlatamam. Çok şükür başardım. Şu bakımdan başardım. Eskiden tanbur dediğim gibi, az sesli bir saz gibi, saz heyetinin arasında kaybolurdu. Fazla duyulur duyulmaz, öyle bir durumdaydı. Ama böyle bir mızrap vuruşu ile tanburdan çok güçlü bir ses elde edince, tanbur diğer sazlarla yarışabilir hale geldi. Bugün genç kuşak, bunu öğrendi ve tanbur da başa güreşen bir saz durumuna geldi."

Necdet Yaşar’ın taksim sanatında ulaştığı düzey, son derece müstesna idi. Taksimlerini, sadece makamları tanıtmak amacıyla değil; bir besteci ciddiyetiyle, yaratıcı ve disiplinli biçimde işleyerek inşa etti. Gelişmiş saz tekniği, zengin geçkileri, şaşırtıcı çeşnileri ve makam içinde kurduğu nağme buluşlarıyla taksimde özgün bir ifade dili oluşturdu. Her biri diğerinden farklı bir yolculuğa dönüşen taksimleriyle, müzikte tekrara düşmeden sürekli yeni sesler ve duygu dünyaları sundu.

Bestekârlık alanında az sayıda eser vermiş olan Necdet Yaşar, bu yönünü tanbur icrasındaki yüksek ifade gücüyle “beste yapar gibi” icra ettiği taksimlerinde ortaya koydu. Onun, “Bestekârlık gücümü tanburun verdiği o güçle gösterdim,” sözü, bu yaklaşımını özetler niteliktedir. tanburî Cemil Bey ve Mes’ud Cemil’den sonra bu üslubun en güçlü taşıyıcısı olarak kabul edilen ve yalnızca bir icracı değil; aynı zamanda bir düşünür, bir eğitmen ve bir kültür elçisi olan tanburî Necdet Yaşar, 24 Ekim 2017’de aramızdan ayrıldı. Ardında sadece icralar değil; bir üslup, bir düşünce ve geleneksel anlayışa önemli bir katkı sunan Necdet Yaşar’ın mızrabı, günümüzde genç icracıların parmaklarında can bulmaya, taksim anlayışı, yeni ses arayışlarına yön vermeye devam etmektedir. 

https://youtu.be/cbKLDhLdXQ0?si=Aqjme-4fS1Z_a05Z 

Not: Merhum Necdet Yaşar’ın oğlu sayın Ali Yaşar’a bu yazının hazırlanmasında ve fotoğrafların temininde gösterdiği yakınlık için teşekkür ederim.

 

Yorum Yaz