Litros Sanat
Türkiye'nin Dijital Kültür Sanat Gazetesi
“Kapıları çalan benim, kapıları birer birer
Gözünüze görünemem, göze görünmez ölüler
Hiroşima'da öleli oluyor bir on yıl kadar
Yedi yaşında bir kızım, büyümez ölü çocuklar
Saçlarım tutuştu önce, gözlerim yandı kavruldu
Bir avuç kül oluverdim, külüm havaya savruldu
Benim sizden kendim için hiçbir şey istediğim yok
Şeker bile yiyemez ki kağıt gibi yanan çocuk
Çalıyorum kapınızı, teyze, amca, bir imza ver
Çocuklar öldürülmesin şeker de yiyebilsinler”
Nazım Hikmet Ran
Dünyanın hangi noktasında kanayan bir çocuk bedeni görsem Nazım Hikmet’in bu dizeleri düşer yüreğime. Japonya’da bulunan Hiroşima’ya atılan atom bombası sonucunda kilometrelerce ötede bir şairin bu acıyla yoğrulan bir isyan şiiri savurmasıdır. Bu şiirin evrenselliğine kocaman bir maalesef demek zorunda kalıyorum. “Şeker bile yiyemez ki kağıt gibi yanan çocuk” dizesini bugünlerde Gazze için bol bol kullanıyoruz. Kağıt gibi yanan çocukların ahı belki arşı sarmış durumda. Bu duruma sanatın tepkisini yeterince doyurucu bulamıyorum. Toplumlardan yükselen seslerin notalara dökülmesi ve yapılan zulme kalıtsal olarak iz bırakan bir tepki göstermenin onur sınavımız olduğunu düşünüyorum. Bu noktada Gazze için uluslararası anlamda hangi müzik tarzında şarkı yapılsa daha çok yakıştırırımı da düşünmeden edemedim.
Rap, Rock ve Jazz… İsyanın rengini notaları ve duygularıyla sarmalayan özel 3 farklı müzik tarzının olduğunu düşünüyorum. Rap müzik kurgusu itibariyle retoriğin çok fazla önem arz ettiği bir müzik tarzı. Etkili bir şekilde sözünüzü söylememe şansınız yok. Rock müzik de muhalif tavır ve anarşizmin en çok yakıştığı müzik tarzlarından diyebilirim. Rock müzikte de çoğu zaman armoni geri planda kalıp söz önemini bulabiliyor. Dünyada isyan formunu düşürdüğünü düşündüğüm ama çıkış noktası olarak tam da isyan hikayeleri anlatan en başarılı modern müzik türü olarak caz müziği gösterebilirim.
Caz formunda yapılan müzikler bana hep özgürlüğü, dansı, karşı duruşu, kültürel zenginliği, farklılıkları ve eğlenceyi çağrıştırıp o duyguları veriyor. Caz müzik dinleyicisi konser salonunda dinlediği bir şarkıyı dinlerken ruhundaki çığlıklar karışır semaya. Umarım Gazze’de İsrail’in yapmış olduğu zulme karşı yaşanan direnişe Jazz solistleri de ses çıkartırlar ve bir karşı duruş olan ve özgürlük tutkunu olan cazın müzikal anlamı yerini bulur.
Cazın çıkış noktasını aradığımızda 1800’lerin Güney Amerika’sına gitmek gerekiyor belki de. Amerika’ya gelen on binlerce Afrikalı -bundan sonra Afro Amerikanlı oldular- müzik kültürlerini taşıyarak ‘yeni dünya’ya adım atmışlardı. 1900’lerin başlarında yapılan Caz müziği daha butik mekanlarda icra edilmiş piyasa müziğinin karşısında muhalif bir dokunuş olmuştu. Caz müziğinde temel olarak üç grup saz oluştu; pirinç grubu (trompet ve trombonlar), nefes grubu (saksafonlar ve kimi zaman klarnet) ve ritm grubu (piyano, bas, davul, gitar ve daha sonralar vibe)… Caz müziğinin doğumundan günümüze dek belki bu isimlere selam edip yazıya böyle devam etmeli: Louis Armstrong, Miles Davis, Billie Holiday, Kurt Elling.
Müzik mirastır! Bu mirasa yıllar içerisinde katkı sunmuş çok sayıda değerli isim ve çalışma mevcut. Bu çalışmalar içerisinde o kadar özel bir iş var ki ülke tarihine imzasını atmış. Jazz Semai… Türkiye’de konservatuarlarda ‘caz müziğine giriş’ diye bir ders konulacak olsa Jazz Semai adlı albümü ve albümün yapılış sürecini konuşmak gerekir diye düşünüyorum. Sözsüz şarkılara imza atılan albümdeki şarkıların isimleri dikkat çekici: Köy Yolu, Şenlik, Rüyadaki Sesler, Jazz Semai, Arzular, Erkek Kardeş ve Ali’yi Gördüm Ali’yi. Şarkıların isimlerinde hep bir bizden olma hali yatıyor. Caz müziğin çıkış aşamalarında Amerika’ya göç edenleri ve müziklerindeki zenginliği görürüz. Jazz Semai’de de adından da anlaşılacağı üzere türkülerin cazda icracıların da yorumuyla başka bir vücuda girmesi durumu vardır. Müzik kesinlikle caz ama Anadolu’nun ruhunu hissettiren bir caz. Aile büyüğünüze albümden bir şarkıyı dinlettiğinizde aile büyüğünüz ben bunu sanki duydum diye bir tepki kesinlikle gösterecektir.
Frank Sinatra ve Tom Waits’i neden sevdim?
2000’li yılların başında hobi olarak Odunpazarı Meydanı’nda miting izlerdim. O çocuk halimle atılan sloganların sahiciliğini bile çat pat hatırlıyorum. Pek sahici olmayan takım tutar gibi parti tutulan mitinglerdi. Babam işçi olduğu için midir bilinmez işçi mitinglerini takip eder ve daha dertli bulurdum. Buradaki daha dertli olmanın sözü söyleme sanatıyla da ilgili olduğunu düşünüyorum. Yıllar sonra Şair İsmet Özel’in şu dizeleri benim için bir isyan bayrağı olarak kenarda durmuştu.
“Bir şehrin urgan satılan çarşıları kenevir
kandil geceleri bir şehrin buhur kokmuyorsa
yağmurdan sonra sokaklar ortadan kalkmıyorsa
o şehirden öcalmanın vakti gelmiş demektir”
Tüm bu isyan tonunu Frank Sinatra ve Tom Waits’i dinlerken yakaladım. Sinatra’nın My Way’inini Tom Waits’in Telephone Call From Istanbul şarkılarını dinlerken hem eğlenir hem de beynime büyük bir balyoz yemiş gibi olurum.Tom Waits’in tarzını çok cool ve baş kaldıran cinsten görüyorum. Ara formlardaki enstrumanlar dahil konuşumun çok fazla çıkılan bir mekan. Tom Waits ya da Frank Sinatra’nın sesini duyduğumda bedenim saygı duruşuna geçiyor. Onların müziğinin tarzı bizi kendimizden geçiriyor.
Caz isyanı başlasın!
Caz’ın isyan ateşi nasıl başlar? İşte bu soruyu sorduğumda aklıma gelen ilk şey caz müziğinin kökünü oluşturan Afro Amerikalıların göçmen oldukları. Dünyanın acımasız şartları onların köklerinin coğrafyasından hicret etmelerine sebep olmuş. Gazze’de İsrail’in zulmü üzerine hicret etmek zorunda kalan bazı çocukların Türkiye gibi gönlü geniş ülkelerde müzisyen olarak yetişmeleri onların besteleriyle kuşanmalarına sebep olabilir. Filistinli bir çocuğa yapılan bir sadakanın kıyafet ve kırtasiye yardımı rutininden çıkması gerekiyor. O rutinler de olmalı fakat özel ihtiyaçların karşılanmasıyla yetişecek sanatçıların taşıdığı meşalenin ateşi zulmü köpürten dünya liderlerini yakabilir. Her zaman; sözün, müziğin, kültürün ve hakikatin bizi kurtaracağına inanıyorum.
Çocukların minik parmakları notalara döksün hakikati. Cazın ve diğer müzik türlerinin çağrısı İntifadanın hakikate kavuşması, kapital ruhların pillerinin erimesiyle son bulsun.
Türkiye’den Gazze’ye müzikli direniş çağrısında bulunuyorum!
Yorum Yaz