Vefatının 50. yılında İsmail Hilmi Soykut ve “Unutulmaz Mısralar"

KÜLTÜR SANAT

Mustafa Kara

Kütüphaneme dahil oluşu elli yılı çoktan tamamlamış olan eserlerden biri de İsmail Hilmi Soykut’un “Unutulmaz Mısralar”ıdır.  1906 yılında doğan 9 Temmuz 1974 tarihinde vefat eden Soykut, Bursa Lisesi ve Gazi Eğitim Edebiyat bölümünü bitirdikten sonra farklı yerlerde öğretmenlik ve idarecilik yapmış İstanbul Lisesi’nde Edebiyat öğretmeni iken emekli olmuştur. 

İlk şiir kitabı 1941 yılında İstanbul’da Köpükler adıyla, ikincisi ise 1961 tarihinde Mahrem Şeyler ismiyle yayınlamıştır. Burada tanıtmak istediğimiz eser ise birinci hamur kâğıda renkli olarak basılan büyük ebat 1156 sayfa olup tam adı şöyledir:Açıklamalarıyla XII. Asırdan XX. Asra Kadar Türk Şiirinde Tasavvuf Hikmet ve Felsefeyle Dolu Unutulmaz Mısralar”.  Sönmez Neşriyatın 15. eseri olan ve 1968 yılında İstanbul’da basılan kitabın ithaf cümlesi şöyle: “Bu eserimi Türk şiirinin hikemî cephesinde önderlik eden aziz şairlerimize ithaf ederken , Ulu Tanrı’dan ebediyete kavuşanlarına  rahmetler, hayatta bulunanlarına da  sıhhat ve saadetler dilerim.”

Bu ciltli büyük kitabı, Cağaloğlu Şeref Efendi sokaktaki Sönmez Neşriyat Yurdu’nun satış yerinde ilk defa gördüğümde fiyatından dolayı alamadığımı hatırlıyorum: 80 lira.

Eserin ilk sayfalarında İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nde görev yapan iki profesörün birer sayfalık takrizleri var: Ali Nihat Tarlan ve Fahir İz. Tarlan takrizini şöyle tamamlıyor: “Her beyit veya mısrada nasıl bir ruhun, nasıl bir cehdin, nasıl bir olgunluğun tecelli ettiğini görmek ve duymak lazımdır. Bu kültür yıllar süren bir tetkik ve tetebbu ister. Bunu uzun ve yorulmaz mesaisi ile başaran ve fikrin her safhasından en muvaffak örnekleri bulup çıkaran ve çok cazip bir tab’ tekniği ile bizlere sunan muhterem müellifi candan tebrik ederken orta ve yüksek tahsil gençliğinin kütüphanelerinde bu mümtaz eserden birer nüsha bulundurmalarını temenni ederim” Mahir İz’in kardeşi Fahir İz ise yazısını şöyle sonlandırıyor“ Ben şahsen edebiyata hayatını adamış bir öğretmen olarak sayın Hilmi Soykut’un kitabını, her sayfasında büyük bir zevk duyarak okudum. Kendisini candan kutlar, meslektaş ve öğrencilerim adına teşekkür ederim”

Şimdi yazarın teşekkür paragrafını okuyalım:

“Nâçiz eserimiz hakkında, lâyık olmadığımız halde değerli iltifatlarını ibzâl buyurmak lütfunu esirgemeyen sayın profesörümüz Dr. Ali Nihat Tarlan ve sayın profesörümüz Fahir İz’e derin şükranlarımı arz eder, bu eserin meydana getirilip aziz okuyucularımızın mütalaasına arz edilmesi  hususunda samimi bir alaka  ve hüsn-i kabul gösteren  Sönmez Neşriyat Şirketi’nin muhterem idare heyeti üyeleriyle  eserin itinalı ve selim bir zevkle  hazırlanmasında, teknik bakımdan büyük yardım ve himmeti bulunan  Neşriyat müdürü muhterem Ali İhsan Yurd’a, ve kitabın tab’ı tezyin ve ciltleme işlerinde  gayret ve maharetlerini esirgemeyen  Fatih matbaası ve kapak motifini çizen ressam Nuriye Ağar hanımefendiye ve cildini yapan Kahraman cild evi sahiplerine  teşekkürlerimi sunarım.

28.11.1966 tarihini taşıyan Önsöz’den bazı cümleleri aktarmak faydalı olacaktır:

“Biz bu eserimizde şiirimizin muhtelif cephelerinden bir yenisini ele almak, felsefe ve tasavvufun ışığında  gelişmiş olan “hikmet” vadisinde yazılmış mısra  ve beyitlerde hakîm  şairlerimizin kudretli sesini duyurmak istedim… Bütün noksanlarımıza ve kusurlarımıza rağmen , edebiyatı seven ve Türk şiirinin Hikemiyyât cephesi hakkında toplu bir bilgi ve kanaate  sahip olmak arzusunda bulunan  aydınlarımıza, bu eserimizle küçük bir hizmette bulunabilmişsek yalnız bu netice bile, bizim için büyük bir manevi mükâfat olacaktır.” “Hakimâne şiirlerde ya öğretici bir üslup, ya rindâne bir eda, ya mütevekkilâne bir telkin, ya dervişâne bir kanaat görülebilir.”

İlk sayfalarında, şiir, hikmet felsefe ve tasavvuf konularında geniş açıklamalar yapıldıktan sonra Ahmet Yesevî’nin Divan-ı Hikmeti’nden iktibas edilen mısralarla başlayan eser, yüzyılları bir bir aşarak Cumhuriyet devrine gelmekte ellili yıllarda vefat eden İbnülemin  Mahmut Kemal’lere ulaşmaktadır. Yüzlerce şairden seçilip alınan binlerce mısra ve beyt okuyucunun dikkatine sunulmakta bazı kelimelerin anlamı dipnotta verilmekte bazı konular ilgili ayet, hadis, atasözü ve tarihi olaylar açıklanarak okuyucunun işi kolaylaştırılmaktadır.

Genel olarak iktibaslar beyt halinde aktarılmış bazan tek mısra bazan da dörtlük şeklinde verilmiştir. Bazı şairler tek bir beyt ile temsil edilirken, Fuzulî, Nâbî, Ruhî, Şeyh Gâlib gibi divan şairlerinin hikmetli beytleri sayfalarca devam etmiş, Hersekli Arif Hikmet Bey, İzzet Molla, Namık Kemal , Ziya Paşa, Muallim Nâci de bu grupta yerlerini almıştır.

Unutulmaz Mısralar Ahmet Yesevî’nin şu mısrası ile başlıyor:

Eyâ dostlar nâdân birle ülfet bolma!

Eserin sonunda hangi asırda yaşadığı tespit edilemeyen şairlerin yadigârlarına, son 115 sayfasında ise şairi bilinmeyen mısra ve beyitlere yer verilmiştir. Kitapta yer alan son beyt şöyledir:

Hâne berduş-i cihanız evi sattık da yedik

Şimdi bir külbe-i virân umarız ukbâda (1135)

 *

Yorum Yaz