Toplum nereye bakmıyor!

Köşe Yazıları Güncel

Mattia Ahmet  Minguzzi olayını eminim duymayan kalmamıştır…

Bir çocuğun kaykayını sevmesi, neden bir başka çocuğun öfkesini doğurur? Bir çocuk, bir çocuğun “Öyle değil, böyle” demesinin sonucunda neden bıçak çeker? Bir anne çocuğunu büyütürken neyi kaçırır? Bir baba sessizliğini ne zaman unutur? Bir toplum bir cinayeti ilk defa mı görür? 

Ahmet 14 yaşındaydı. Belki sabah gözünü, “Bugün havalı bir hareket denerim” diye açtı. Belki ayakkabısının bağcığını değiştirmek için o pazardaydı. Belki annesine bir sürpriz yapacaktı. Belki o gün kaykayına yeni bir çıkartma yapıştırmak için oradaydı. Belki de yalnızca yaşamak istiyordu. O yaşta bir çocuğun yapabileceği tek şeydi bu zaten; yaşamak istemek. 

Ama bir başka çocuk, -evet, o da bir çocuktu- ondan yaşama hakkını aldı. Çünkü bir isim tartışması, bir kimlik meselesine dönüştü. Çünkü küçük yüreklerde büyük kinler büyütüldü. Bu cümleyi kurarken bile tüylerim diken diken oluyor. Küçük yüreklerde büyük kinler büyütüldü; evet… Öfkeye değil, vicdana yazmak! Amacımız Ahmet’i öldüren çocuğu ne şeytanlaştırmak ne de affetmek; sadece anlamak ve sorumluluğun nerede başladığını göstermek.  

Bir çocuk bir çocuğu öldürüyorsa, o bıçak önce bir büyükten geçmiştir aslında. O tekme, o çocuğun izlediği bir şiddet sahnesinden, evdeki bir hakaretten, okul koridorunda itilip kakılmadan ödünç alınmıştır. Sanırım ilk defa bir çocuğu savunamayacağım! İlk defa bir çocuğun üzerine konan tozu üflemek istemiyorum! Ve sanırım ilk defa bir çocuğun… 

Onu bıçaklayan da bir çocuktu. Elinde oyuncak değil, bıçak vardı; diliyle değil, öfkeyle konuştu. Beş kez bıçakladı Ahmet’i; yetmedi, düşen bedenine tekme attı. Bu bir çılgınlık değil sadece; bu, büyütülmeyen bir vicdanın, görülmeyen bir yaralanmanın, belki de susarak büyütülen bir şiddetin sonucu. O çocuk bir can aldı ama o bıçağı yalnızca kendi parmakları tutmadı. Göz yumulan her öfke, duyarsız kalınan her korku, öğrenilmemiş her merhamet… Hepsi o bıçağın sapına birer parmak gibi eklendi. O çocuk affedilmemeli belki ama yalnızca o da suçlu değil. Çünkü cinayet, sadece bir kişinin işlediği bir şey değil; bazen bir toplumun sessizliğinden doğar. Bu olayın ve tüm kirlenmişliğin altında neler yatıyor sorusunun cevabı, başka platformlarda uzun uzun anlatılabilir, yazılabilir. Burada minik de olsa bir farkındalığı oluşturmak ve çuvaldızı önce kendine batırmak metaforunda biraz “düşünmek” diyelim.

Her çocuk dünyaya gelir ama her çocuk büyütülmez. Kimisi sadece doğurulur, sokağa salınır. Kimisi gözünden sakınılır, sevgiyle beslenir. İşte Ahmet’i öldürenle, Ahmet’i doğuran bu yüzden bu kadar farklıydı. Çünkü çocuk, anne babasının ve toplumun aynasıdır.  O aynada artık çok fazla kan, çok fazla öfke ve çok fazla suskunluk var. Bundan sonra bir çocuk daha ölmesin diye… Lütfen, sadece doğurmayın; yetiştirin, dinleyin, sevin; sorumluluğunu alın. Ve çocuklarınızı büyütürken, lütfen onların gözlerinin içine bakın… 

Çünkü bir çocuğun ölümünden sonra, hiçbir özür hayata dönmez…

Yorum Yaz