Defterimden: Sınırlar, Kısıtlar

Köşe Yazıları Güncel

 

Geçtiğimiz aylarda Post Öykü’de yer alan “5 Öykücü Tartışıyor” bölümünde yaratıcı yazarlık atölyeleri üzerinden süren kısma yönelik bir şeyler yazmıştım. Fakat söylemek istediklerim bitmemiş olacak ki, bu yazıyı kaleme alıyorum. Zaten mesele üzerine düşünmeye de devam ediyorum. (Bu kadar yazıp düşündükten sonra gelecekte bir atölye hocasına mı dönüşeceğim?) Yaratıcı yazarlık üzerine yapılan atölyeleri onaylayalım ya da onaylamayalım belli noktalarda işlevsel olduklarını kabul etmeliyiz. Bunlardan biri de atölye içerisindeki yazı alıştırmalarının bazı kısıtlamalar eşliğinde yaptırılması. Kısıtın, yaratıcılığı beslediğini düşünüyorum. Yaratıcılığın kısıtla kamçılandığı fikri beni elbette Oulipo’ya götürdü. Perec’in muhteşem güzellikteki yapıtları. Ve ilk aklıma gelenlerden biri de Trier’in hocası Jorgen ile çektiği Beş Engel filmi oldu. Burada film çekimi sırasında asla ihlal edilmeyecek sınırları hoca değil ona hayran talebe Trier koyuyor. Elbette aralarında eşit bir ilişki var. Çok absürt ve zorlu kurallara rağmen çok iyi kısa filmler çekiyor Jorgen. En dikkat çekicisi ise, dördüncü aşama oluyor. Trier, bir önceki aşamada istediği bir kuralın yerine getirilmemesi üzerine “ceza” olarak -evet ceza- hiçbir kısıt koymayarak tamamen serbest bir şey çekmesini istiyor Jorgen’den. Ve Jorgen, usta bir yönetmen olsa da işinin fazlasıyla zorlaşmasından dem vurarak bu durumdan hoşlanmıyor. İlk tepkisi bunun çok zalimce olduğu oluyor. Sonuçta iyi bir şey çıkmayacağını ısrarla tekrar ediyor. “Bağlı kalacağım bir şeyler olmasını tercih ederdim” diye ekliyor.* 

Atölye meselesinden de bağımsız olarak sınırlar, kısıtlar sanılanın aksine yaratıcılığı geriletmiyor, yazılanı daha düşük bir verim haline getirmiyor. Aksine kısıtlar içerisinde nasıl anlatırıma daha fazla kafa yorulması metni parlatıyor. Dünya görüşümüz de yazmayı tercih ettiğimiz temalar da cinsiyetimiz bile bir kısıt sunuyor ve böylece yazmak nispeten kolaylaşıp güzelleşiyor. Böylelikle Müslüman sanatçının hassasiyetleri, yapıtını geriletir ya da Müslüman yazar roman yazamaz abuklamalarını da çöpe atabiliriz. Tam tersi biçimde iyi film çekememe, iyi roman yazamama gibi başarısızlıklarını Müslüman sanatçının malum sınırlarından dem vurup bunu bahane ederek kapatanları da hemen abuklayanların yanına alabiliriz. Nitekim tamamen özgürlük, kuralsızlık biçimsizliği beraberinde getiriyor. Cemal Şakar’ın “sanat biçimdir” cümlesine varmadan bu yazıyı noktalamak isterim.

Bu yazıda sadece kısıt meselesine değindim; öğrencinin doğru metinle karşılaştırılması, yaptığı hatalara anında müdahale edilmesi, birlikte düşünmenin zenginliği gibi başka güzel yanları da var yaratıcı yazarlık atölyelerinin, belki bunlara da başka bir yazımda değinirim.

 

Yorum Yaz