Ramazan'da Türk musikisi...

Güncel KÜLTÜR SANAT

 

“Ramazan ayında Türk mûsikîsinin yeri”ni müzisyenler Mehmet Kemiksiz, Ender Doğan ve Ahmet Musa Bala ile konuştuk. Ramazan ayının mûsikî olmadan düşünülemeyeceğini dile getiren sanatçılar: “Ramazan, İslam dünyasında yalnızca oruç ve ibadet ayı değil, aynı zamanda kültürel ve sanatsal bir zenginlik kaynağıdır. Cami, tekke, ev, mesire alanı gibi yani şehrin birçok mekânında yaşatılan mûsikî ve gelenekleri ile Ramazan ayı diğer aylara nazaran en coşkulu aydır. Özellikle Ramazan ayı içerisinde belli yerlerde kılınan Enderun Teravih, büyük bir müzikal nitelik taşımaktadır. Yine mani, temcid, münacaat ve ilahiler de bu ay için önemli mûsikî başlıklarıdır” şeklinde konuştu. 

Ramazan denilince aklımıza ilk ne geliyor; Oruç tutmak, teravih namazı kılmak, Kur’an okumak, sabretmek, yardımlaşmak, gölge oyunları, davulcu, maniler, ilahiler ve daha birçok şey… Ramazan, ibadet ayı olmasıyla birlikte aynı zamanda mûsikînin de yoğun olduğu bir dönem aslında. Osmanlı’dan beri devam eden birçok gelenek var. Osmanlı Medeniyeti’ne baktığımızda dini yaşantının mûsikî sanatı ile de bağlantılı geçtiğini görüyoruz. Bugün de sanatsal aktivitelerin yanı sıra özellikle camilerde Ramazan ayının maneviyatını daha da çok hissettiren bir mûsikî coşkuyu görüyoruz. Ve akıllara ilk gelen “Ramazan İlâhîleri” oluyor. Teravih namazı sırasında genellikle her dörder rekâttan sonra verilen aralarda okunan ilahiler de gününe göre değişiyor. Tabii burada Enderun usulü kılınan teravih namazanlarındaki mûsikî kültürünü de unutmamak lazım. Yine temcid, münacaat ve maniler de Ramazan mûsikîsi denilince akıllara ilk gelen türler. Tüm bu konuları “Ramazan ayında Türk mûsikîsinin yeri” başlığı altında müzisyenler Mehmet Kemiksiz, Ender Doğan ve Ahmet Musa Bala ile konuştuk.

Maniler anonim bir musiki mirasıdır

 Ender Doğan: Ramazan, İslam dünyasında yalnızca oruç ve ibadet ayı değil, aynı zamanda kültürel ve sanatsal bir zenginlik kaynağı. Bu ay, asırlardır mûsikîmizle iç içe geçmiş, Ramazan gecelerini süsleyen nağmeler, manevi atmosferi daha da derinleştirmiş. Osmanlı’dan günümüze, Ramazan ayı boyunca yankılanan ilahiler, kasideler ve teravih namazlarını süsleyen segâh makamındaki tekbirler ve salât-ı ümmiyeler, medeniyetimizin bu mübarek aya bakışını yansıtır. Ramazan ayının gelişiyle birlikte, mahalle aralarında davulcuların söylediği maniler, bir nevi müjdecidir. Bu gelenek, hem toplumu sahura uyandıran pratik bir yöntem hem de mûsikîmizin halk arasında ne kadar köklü olduğunu gösterir. Davulcuların söyledikleri maniler, nesilden nesile aktarılan anonim bir mûsikî mirasıdır.

Camilerde ve başka mekânlarda yapılan mukabeleler de okunan Kur’an-ı Kerim tilavetleri, mahir hafızların sesinde adeta bir mûsikî şaheserine dönüşür. Hüzzam, rast, saba ve diğer makamlarında icra edilen tilavetler, dinleyenin ruhuna işleyerek onu derin bir huzura sevk eder. Aynı şekilde, teravih namazlarında kıraat ile birlikte cumhur müezzinliği camilerde gönülleri coşturur. Ramazan gecelerinde düzenlenen irfan meclislerinde, ilahi ve kaside okumaları da önemli bir yer tutar. Ramazanı karşılama ve selamlama ilahileri ile başlayan mûsikî icra süreci Ramazanın son günlerinde hüzünlü veda ilahileri ile devam eder. Ney ve tanburun eşlik ettiği bu ilahiler, sadece bir mûsikî icrası değil, aynı zamanda bir tefekkür vesilesi.

Bu ayın manevi iklimini en güzel şekilde yansıtır

Ramazan’ın son on gününe girildiğinde, hüzün duygularıyla Kadir Gecesi’ne özel bestelenen ilahiler ve dualar, manevi coşkuyu zirveye taşır. Enderun usulü teravih namazlarında her dört rekâtta farklı bir makamda ilahilerin okunması ve salâvat getirilmesi, bu kültürün ne denli ince düşünülmüş bir geleneğe sahip olduğunu gösterir.

Sözünü ettiğimiz müziğin insan üzerindeki en önemli etkilerinden biri de ruhsal dinginlik sağlaması. Günümüz dünyasında stres ve kaygının yoğun olduğu bir yaşam sürerken, bu müzik türü kişiye özel bir sığınak sunar. Özellikle Ramazan ayında, sahurdan iftara kadar geçen sürede kulak verilen bu eserler, hem sözleri hem nağmeleri insan üzerinde sabrı ve teslimiyeti güçlendiren bir etki oluşturur. 

Günümüzde de Ramazan ayının mûsikîmizle olan bağı devam ediyor. Televizyon ve radyo programlarında ayrıca özel konserlerde Ramazan ilahileri, ezgileri ve kasideleri geniş kitlelere ulaşmakta, tasavvuf mûsikîsi bu ayın manevi iklimini en güzel şekilde yansıtır. İnsanımızın dinini neşe ve muhabbet ekseninde yaşayabilmesi ibadetlerini severek heyecan ve coşkuyla yerine getirebilmesi ve mübarek gün ve geceleri ruhunda hissettiği aşkla idrak edebilmesi hususunda medeniyetimizin Ramazan nağmeleri, geçmişten günümüze taşınan bir miras olarak gönüllerimizi ihya etmeye devam ediyor.

Enderun Teravih büyük bir müzikal nitelik taşır

 Mehmet Kemiksiz: Ramazan ayı, onbir ayın sultanı... İnanan insanların bu aya karşı hürmeti çok yüksek. Kur’an-ı Kerim’de “Şehr-i Ramazan” adıyla geçmesi, Peygamber Efendimizin (s.a.v.) atfettiği önem ve bin aydan daha hayırlı olan Kadir Gecesi’nin de bu ay içerisinde olmasından dolayı müminler tarafından feyz alınması gereken bir aydır. Ramazan mûsikîsinde iki farklı kavramla ele almak gerekir. Ramazan Mûsikîsi ve Ramazan Edebiyatı şeklinde. Ramazan Edebiyatı, içerisinde ramazannameler ve ramazaniyeler adında iki form vardır. Ve bu formlar edebiyatımızda şairlerin uğrak yeri olmuş. Ramazannameler daha çok padişahların ve padişah civarındaki yüksek edebiyat zümresinin yazdığı Ramazana özel eserlerdir. Ramazaniyeler ise daha çok halk tarafından bilinen ve okunan eserlerdir. Mesela Sivas bölgesine has bir esma vardır, “Ya Hannan, Ya Mennan”… Bu bir ramazaniyedir. Yine Bolu yöresinde, “Yöneldi Gitmeye Ol Şehr-i Sıyam”, adında bir eser vardır. Bunlar halk ozanları, halk şairleri gibi daha çok yerel edebiyatçılar tarafından yazılmış, hatta büyük kısmı ise anonimdir. Bunlara ek bir de Ramazan İlahileri var. 

Ramazan mûsikîsinde de bölümler bulunur; Temcid ve münacatlar. Temcid Alllah’a yakarış ve yalvarışı ihtiva eden arapça metinlerdir. Münacat da zaten aynı şekilde yakarışı ifade eder. Temcid formu Ramazanın vazgeçilmezlerindendir. Ramazan aylarında imsakten önce okunan bir duadır. “Temcid pilavı” sözü derler halk arasında, adını buradan alır. Şaban ayının onbeşinden itibaren yani Berat Kandili akşamı ile Ramazanı karşılama faalıyeti kapsamında temcid, cuma geceleri yatsı öncesi de okunur. Ramazanın yaklaştığı duyrulur insanlara. Bunların en meşhuru Sümbül Sinan güfteli ve Hatib Zakiri tarafından notaya alınan Irak Temcid’dir. Bunu hem Ramazan programlarımızda hem de Enderun Teravih yaptığımız camilerde yatsıdan önce okuruz. Farklı makamlarda da temcidler vardır. Bunlar cumhur müezzinler tarafından okunur. 

Önce merhaba sonra elveda ilahileri

Yine Ramazan manileri ve mahya sözleri de Ramazan Edebiyatı ve Ramazan Mûsikîsi kapsamına girer. Mahyalar, camilerin minarelerine asılır. Ramazan iklimini anlatır. Selatin camilerinin minareleri arasına ışıkla yerleştirilir. Önceden kandille asılırdı şimdi led ışıklar ile yapılıyor. Ramazanın ilk on günü “Ramazana Merhaba” içerikli, son on günü “Ramazana Elveda” temalı, ortadaki on gün ise Ramazan'ın önemini anlatan, “Oruç tut, sıhhat bul” gibi sözler asılır. Ramazan manilerine gelirsek bunlar imsak vakitlerinden önce Ramazan davulcuları tarafından seslendirilir. Ramazan davulcusu mahalle aralarında dolaşırken elindeki davul ile biraz ritim tutar sonra o ritme uygun Türk mûsikîsinden bir makamla maniler okur sonra tekrar ritim tutar. Burada davulcu davulunun derisini kendi sesine uygun bir akortla gererek vuruyor ve oradan duyduğu tını ile maniler söyler. Bu anlamda Ramazan manileri hem edebiyat hem mûsikî anlamında çok kıymetli. Ancak şu anki maniler geleneksel manilere benzerlik taşısa da davuldan akort alma ya da bir makamda okuması konusunda eksiklikler var. Bu eğitim gerektiren bir alan. 

Enderun Teravih ve cumhur müezzinliğinden de bahsetmek istiyorum. Ramazan ayı içerisinde belli yerlerde kılınan Enderun Teravih, büyük bir müzikal nitelik taşımakta. Enderun Teravih yatsı ezanından 20-25 dakika öncesinde cumhur müezzinlerinin temcid okuması ile başlar. Salalar, ramazaniyeler, oruçla ilgili ayetler, hadisler ve beyitlerin okunması ile devam eder. Yatsı ezanı okunur. Enderun Teravih uygulaması olan yerlerde ezan iki müezzin tarafından münavebeli okunur. Osmanlı’daki münavebe geleneği yaşatılsın diye. Sonra farz namazı kılınır, rast makamında. Ezan da rast makamında okunduğu için o devam eder. Enderun Teravih aslında yatsı ezanı öncesinde başlayan temcid ile imamın namazı bitirip Fatiha dediği zamana kadar geçen sürede birçok makamın yer aldığı kocaman bir mûsikî icraatıdır. Her dört rekatta bir makam değişir. Bu geçişler müezzinlerin okuduğu ilahilerle sağlanır. İsfahan makamı ile salavat getirilir, dört rekât ısfahan makamında kılınır daha sonra ilahi okunur ve müezzinler makamı değiştirerek saba makamına getirir. Dört rekât saba kılınır. Aynı şekilde hüseyni salavat getirilir, hüseyni dört rekât namaz kılınır, ilahi okunur ve müezzin tekrar makamı değiştirir. Oradan Eviç makamına ve sonra da acemaşirana dönüşür. Dört rekât acemaşiran ile teravih sona erer. Mûsikî bezeli bir ibadet kompozisyonu oluşmuş olur. Bu arada vitir namazına geçmeden küçük âminler yapılır. Cumhur müezzinler tarafında toplu olarak. Vitrin ilk iki rekâtı hüzzam makamı ile son rekâtı muhayyer karcığar gibi yüksek seyitli makamlarla kılınır.

Rast ile başlayan teravih namazı muhayyere kadar yükselir. En nihayetinde tesbihat bölümü başlar. Müezzinlerin toplu okuduğu formlar vardır. Bunlardan biri Salat-ı Münciye (Salaten Tüncina) duasıdır. Tesbihat içerisinde Sübhanallah, Elhamdülillah, Allahu Ekber lafızlarının müezzinler tarafından sesli olarak yapılması da Enderun Teravih uygulamasının olmazsa olmazlarındandır, bu formlar özel bir birliktelik ve çalışma gerektirir.

Kadir Gecesi ile ilgili bir edebiyat külliyati vardir

Teravihlerde okunan ilahiler üç bölümden oluşur. İlk onu günü, son on günü ve ortadaki on gün. İlk on gün Merhaba ilahileri okunur. Bunlar Ramazan ve orucun hikmetini, bereketini, feyzini anlatır. Nakaratlarda “Merhaba Ya Şehr-i Ramazan” kavramı sıkça geçer. İkinci on gün ilahileri daha çok rahmet ve bereket ilahileri olur. Üçüncü on günde ise elveda ilahileri ki bu süreç Kadir Gecesi’ni de barındığı için çok önemlidir. Burada af, marifet ve elveda ilahileri okunur. Son on gün içindeki tekli günlerde Kadir Gecesi ile ilgili ilahilere de yer verilir. Kadir gecesi ile ilgili bir edebiyat külliyatı vardır. Gecenin önemini anlatan bestelenmiş şiirler bulunur. Buna “Kadir Gecesi İlahileri” denir. Recep ve Şaban ayı için de bestelenen eserler vardır. Bunlar ağırlıklı olarak Ramazana hazırlığı hatırlatan eserlerdir. Bu aylara atfen geçmişte yazılan ve bugüne ulaşan ilahiler yanı sıra günümüzde yazılanlar da vardır. Bu tarzda bestelediğim yaklaşık altmış kadar Ramazan eserimiz mevcut.

Ramazan mûsikîsinden bahsettik ama bir de Kurban ve Ramazan Bayramı için de özel bir mûsikîmiz var. Bayram namazı kılınırken imam ve müezzinlerin okuduğu cemaatinde iştirak ettiği Bayram Salatları vardır. Arapça metinlidir ve bayramları nasıl idrak edilmesi ile ilgili sözlerden oluşur. Çok sayıda bayramiye vardır. “Bayram O Bayram olur” (Mevla Bizi Affede) ünlü bir bayramiyedir.

Musikinin olmadığı bir Ramazan düşünemiyorum

 Ahmet Musa Bala:  Ramazan, müzik ayıdır! Günümüzde müzik kelimesi daha çok eğlence ekseninde kullanıldığı düşüncesiyle tanımlansa da eğlencenin yanı sıra, manevi duyguları arttırıcı, nezaketi tamamlayıcı, tefekkürü arttırıcı gibi daha ciddi işlevleri de kapsamaktadır. İbadet dilinin ahengi de müzikle sağlanır. Sanatlar açısından Ramazan ayı, mûsikî ayıdır. Müzik ve mûsikî kelimeleri teknik anlamda aynı anlamda olsa da toplumumuz mûsikî kelimesini günümüzde daha sanatsal ve uhrevi çağrışımlarla kullanılır. “Osmanlı İmparatorluğu’nda Yaşamak” adlı eserde Fransa’da 5 Ağustos 1848 basımlı  “Courrier de Constantinople” gazetesinin 178. sayından şöyle bir alıntı yapılmış: “İstanbul’un gecesi gündüz olur.” Gazetedeki bu ifade İstanbul’da Ramazan ayına tekabül eden bir zaman zarfı için belirtilmiş. Yani gündüz yerine gece hayatının olduğu bir ay, Ramazan. Gece hayatı olur da müzik olmaz mı? Elbette olmaz! İbadete dair tüm sesli uygulamalarda müziği görürsünüz. Müziksiz düşünülemeyecek bu aydaki gece hayatına ve müzik geleneğimize bir bakalım. Camilerde, tekkelerde, kahvehanelerde, ev, köşk, bahçe, mesire alanı yani şehrin birçok mekânında yaşatılan mûsikî ve gelenekleri ile Ramazan ayı diğer aylara nazaran en coşkulu ve sosyal hayatın zirvede olduğu bir aydır. Ramazan ayında inzal olduğu bildirilen Kur’an-ı Kerim’in, Ramazan ayında normalde okunduğundan daha fazla okunması gerektiği telkin edilmiştir. Bunun için hatimler, mukabeleler yapılır. Özellikle mukabelelerde tilavetleri gerçekleştirenlerin seslerini mümkün oldukça güzelleştirmeleri, mûsikîyi de kullanarak okudukları ayetlere uygun nağmeleri icra etmeleri elzemdir. 

Farz namazların yanı sıra teravih namazları da Ramazan ve mûsikî geleneğimiz için oldukça mühimdir. Bunun için teravih namazları kılınırken her dört rekâtta bir; zikirler, ihlaslar, salavatlar, ilahiler, kasideler, hatta Mevlevi ayinlerinden uygun bazı bölümler icra edilir. Bu insanların manevi hislerini tamamlayıcı, onların rahatlamalarını sağlayıcı mûsikî eserleri icra edilmesi önemli bir gelenek. Geleneğimizde yüzlerce yıldır Ramazan ayında ilahi okuma geleneği olduğunu hem sözlü kaynaklarımızdan hem de yazılı kaynaklarımızdan referansla biliyoruz. Yazılı kaynak itibarıyla Türk müziğinde günümüze kadar tespit edilebilmiş en eski yazılı referansımız 17. yüzyılda yaşadığı aktarılan Ali Ufkî Bey’in, “Mecmûa-i Saz ü Söz” eseridir. Bilinen ilk nota koleksiyonumuz olan bu eserde “Şehr-i Ramazan merhaba”, “Şehr-i gufran elveda” güfteleri ile oluşmuş ilahiler notaya alınmış. İlgili eser dahi dikkate alınacak olursa en azından neredeyse dört asırdır bu geleneğin devam ettiğini söyleyebiliriz. Bu ilahiler zikir ve sohbet meclislerinde okunduğu gibi teravih namazının aralarında da okunabilir. Her bir terviha da belirli bir makamsal sıralama ile ilahilerin okunması, o makamda salavat getirilip yine aynı makam sırası ile namazın kıldırılması şeklinde ortaya konmuş teravih namazı uygulamasına günümüzde “enderun teravihi” denilir. Bu uygulamanın Osmanlı Sarayı’nda ortaya çıktığı ve/veya sistemleştiği belirtilmekte. 2010 yılından itibaren ise  Ahmed Şahin ve Mehmet Kemiksiz hocaların öncülüğü ile İstanbul ve Türkiye’de ciddi bir popülerliğe ulaşarak Ramazan ayında birçok camide enderun usulü teravihin uygulandığını görürüz. Enderun Teravihi olarak isimlendirilmiş bu uygulamada makam sırası itibariyle çeşitli makam terkipleri görülse de ekseriyetle teravihin son dört rekâtı acemaşiran ve ondan önceki dört rekâtı ise eviç olarak uygulanmakta. Bu durumu göz önüne alarak Ramazan ayının Türk mûsikîsi makamları içerisinde “eviç” ve “acemaşiran” makamına denk geldiğindi söyleyebiliriz.

Temcid sahurun habercidir

İmsak vaktinin girdiği nasıl ilan edilir? Temcid, Allah’a yapılan duadır, münacattır. Ramazan ayındaki icrasında temel anlamı imsak vaktinin girdiğinin habercidir. Bu sebeple halk arasında “sahur” olarak da bilinir. Temcid okunmaya başladığı anda günümüzdeki sabah ezanı okunması gibi yeme- içme biter ve oruç başlar. Temcid okunmasında bir diğer uygulamada ise imsak vaktine az bir vakit kalırken temcid okunmaya başlanır. Temcid ne yazık ki günümüzde kaybolmaya tutmuş formlarımızdan bir tanesidir. 

Davul çalma ve mani okuma geleneğine gelirsek saat ve alarm sisteminin olmadığı bir zamanda davul çalarak insanları sahura kaldırmayı düşünen bir gelenek, bunu nasıl estetik bir hale getiririz diye düşünürken mani söylemeyi düşünmüş. Ramazan ayına uygun veciz sözlerden oluşan bu maniler, müzikal bir şekilde söylenilmesi bakımından konuyu yine sınırlarımız içerisine taşımış oluyor. Genellikle saba, çargâh gibi makamlarda söylenildiği örneklerini görüyoruz. Sabah ezanı da yine aynı makamda okunur.  

Ramazan’ın ibadet dışındaki diğer bölümünde de mûsikî vardır. Kahvehanelerde, evlerde, köşklerde, mesire alanlarında sohbet ve muhabbet meclislerinde mûsikî başköşeye oturur. Fasıllar, Karagöz – Hacivat oyunları ve bu oyunlar esnasında icra edilen müzikler… Bu vesileyle ifade edelim ki mûsikîmiz ciddi bir mûsikî olsa da bu mûsikînin bir de eğlenceli yönü vardır. Geleneğimizde mûsikîmizi konser salonlarında değil hayatın içinde, doğal akışında rahatça bulabilirsiniz. Eğlenceli yönünü tecrübe edeceğiniz mekânlardan biri de kahvehanelerdir. Hatta kaynaklarda cami yanında kurulmuş kahvehanelerde dahi mûsikî icrasından bahsedilmekte. Nitekim Ramazan ayı gerek ibadetinde gerekse eğlencesinde mûsikînin bolca yer aldığı bir aydır. Mûsikînin olmadığı bir Ramazan ayı düşünemiyorum. 

Merve Yılmaz Oruç
Merve Yılmaz Oruç

Gazeteci. 28 Şubat 1991 tarihinde İstanbul Eyüpsultan’da doğdu. Evli ve bir çocuk annesi. Erciyes Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü’nden 2013 yılında mezun oldu. Önce sektörel bir der ...

Yorum Yaz