Litros Sanat
Türkiye'nin Dijital Kültür Sanat Gazetesi
Edebiyatımızın değerli şairlerinden Şakir Kurtulmuş’un ilk şiir kitabı Ah Güzel Bir Gün Cahit Zarifoğlu’nun teşviki ile Akabe Yayınları’ndan 1985’te yayımlanmıştı. Üzerinden 40 yıl geçti, Kurtulmuş’un Ah Güzel Bir Gün kitabı Çıra Yayınları’ndan 40. yıl baskısını yaptı. Şair, 40. yıl baskısının önsözünde; “Yerle gök arasına sıkıştırılmış bildiriler rehberliğinde daldığım şiir okyanusunda 40 yıldır kulaç atıyorum. Dingin dip sularda, gençlik duyarlılığı ve şiiri keşfetme hevesiyle kulaç atarken bazen mercan kayalıklar bazen su püskürten volkanik bacalar bazen de muhteşem denizyıldızları gibi parlayan dizeler düştü kalemin ucundan. Ah Güzel Bir Gün okyanusun alacakaranlık bölgesinden güneş ışığı bölgesine seslenmek gibi bir gayretti benim için” cümleleriyle sesini duyurmanın kolay olmadığını itiraf eder. Kurtulmuş, üretken bir şair, yazar. Şiirin yanı sıra deneme ve günlükler yazıyor. Yazmak ve üretmek hayatının çok önemli bir parçası haline gelmiş. Edebiyat ve yazın hayatında istikrar sağlayabilmek zor, fakat şairin yürüyüşüne istikrarla devam etmesi çok değerli. Kurtulmuş’un ilk şiirlerini okuduğumda kendini tanıma ve hayatı anlamlandırma biçimini, varoluş yolculuğunu, inancın aydınlık tevekkülünü, metafizik imgelerle, şirinin birer yakarış, dua olduğunu, Sezai Karakoç’un zengin ırmağından ve medeniyetimizin köklü tarihinden, Ayet ve Peygamberlerin kıssalarından, gelenekten, yerli edebiyattan, Müslüman şairlerden, esinlendiğini gözlemlemiştim.
Şair değişime ve yeniliğe açık şiirler yazıyor
Kurtulmuş, Müslüman bir şair bakışıyla toplumsal şiirler yazar, fakat zaman içinde daha az kelimelerle kurduğu şiiri, lirik bir şiire evrilmiştir. Şiirinde dini imge, İslami terminoloji ve sembolleri daha az kullanır, onları şiire serpiştirir, tabiat, özlem, yalnızlık, aşk gibi bireysel temalara eğilir. Şiirindeki bu değişim bize şairin sanat anlayışı hakkında çok şey söylüyor. Şair değişime ve yeniliğe açık, kendini tekrar etmeyen yeni şiirler kuruyor. 40. yıl baskısında dizelerle oynamadığını görüyoruz. İlk şiir kitabı hissini yeniden alıyoruz yıllar sonra da.
Ah Güzel Bir Gün üç Bölümden oluşuyor. 22 şiir var kitapta. Birinci Bölüm’de “İnsanlığın Ayaklarını Öpmeliyim” şiirinde; “Döndüm, bir parça kıştı dünyadan/ hüzün hırçın kokuyorsun bitirme beni/ daha ayaklarını öpmeliyim insanlığın/ uyanan sözcükler için” mısralarıyla şairin gözyaşlarını, insan acılarına karşı, duyarlılığını okuyoruz. Kurtulmuş, 1985 yılında yazdığı “Temmuz” şiirinde “geriden gelirdi hep /yine mi öyle gülecek/ ne çoban ne dağ ne mağara/ yoksa tarihe mi sığmayacak” bizi, bir derviş, bir münzevi edasıyla, mistik, tarihi bir yolculuğa çıkartıyor, şiirlerinde okuru bir seyyah gibi gezdiriyor. “Biraz Kin Biraz Öç Çocuklarda Değişim Var” şiirinde; Fuzûlî’ye, Taha’ya Zarifoğlu’ şiirine göndermeler var.
Müslüman-Doğu medeniyetine ait şiirler...
Mavera ekolünün son dönem temsilcilerinden biri olan Kurtulmuş, dünya halklarının acılarına, şair sorumluluğuyla, İslam ülkelerinin durumuna kayıtsız kalmıyor, şair, tarihe şiirleriyle kayıt tutuyor. İlk yazdığı şiirler Müslüman- Doğu medeniyetine ait şiirlerdir.
Kurtulmuş, şiirlerinin ruhunu, yerinde kullandığı edebi sanatlar, sık kullandığı telmih, atıfta bulunduğu kıssalar, alıntı ve göndermeler, sözcüklerini göndergesel anlamda kullanması, görsel estetiği, şiirinin müzikalitesini, tekrar ve çağrışımlarla şiirinin duygu ve anlam bütünlüğünü korumayı başarmıştır. Ülkeleri, şehir adlarını, savaşlar, depremler, doğal afetler, toplumsal konulara yönelişi, poetikasının ilk başlarda baskın olarak toplumcu şiirlerden oluşmasından başlamış, derviş tavrı ve sakin sesi yıllar içinde coşkulu bir sese dönüşmüştür, ilk şiir kitabı Ah Güzel Bir Gün’den son kitabına, uzun mısralarının yerini daha kısa mısralar almıştır. Sonraki şiirlerinde, daha kapalı ve soyut bir söyleyiş hâkim. Bireyin aşkları, acıları, özlemleri, yalnızlıkları ve tabiatı söylediği şiirlere evrildiğini yukarıda söylemiştim. Şairin şiirinin 40 yıl sonra da bugüne kalması, bugün Kurtulmuş’un şiirinden bahsediyor olmamız, şiirinin geldiği noktayı açıkça göstermektedir.
“Gövdem Kurban” şiirinde; “tuzlamaya mı hazırlıyorsun gövdeni/aşikâr bir bilmece gibi/ sorup durduğum bu” mısralarında Cahit Zarifoğlu şiirleri, 1985’te şaire ilham oluyor, şiir sesindeki ve anlamdaki bu benzeyiş okurun da dikkatini çekiyor olmalı. Zarifoğlu şiirinden etkilenen şair, kendi özgün sesini yakalıyor.
Kurtulmuş’un mısralarında İstanbul sevgisini buluyoruz, Kapalıçarşı’ya, Haliç’e, Beylerbeyi’ne gidiyoruz. Kelimelerin dünyasında nefes alan şair, hayatın koşturmacası içinde, bize bir kalbimizin olduğunu hatırlatan, şiirlerle sesleniyor. Cahit Sıtkı Tarancı: “Şiir sözcüklerle güzel biçimler kurmak sanatıdır. Hangi sözcük, hangi sözcükle yan yana geldiğinde nasıl bir ışık ortaya çıkar? Bunu bilmek gerek” diyor. Bu anlamda şair, şiirini kurarken titiz çalışıyor, anlamı ve çağrışım gücü yüksek sözcükler seçiyor.
Kitabı ismini alan “Ah Güzel Bir Gün” şiirinde; “çocuklar eskiden/ ne kadar bağlı ise resim defterlerine/ umurumda mı yaşamak sözcükleri/ ki kimliğim açıklıyor özlemini/ ah güzel bir gün gelir” mısralarıyla geleceğe dair umuduyla selamlıyor okurunu. Kurtulmuş’un tıpkı, resim defterine bağlı çocuklar gibi kimliğini ve özlemlerini söyleyeceği şiirler yazmaya devam etmesini diliyorum, nice eserlere.
Yorum Yaz