Litros Sanat
Türkiye'nin Dijital Kültür Sanat Gazetesi
Gönül Dağı dizisinde Gülsüm Öğretmen karakterine hayat veren tiyatro sanatçısı ve yönetmen Ulviye Karaca: “Tiyatro disiplini almış bir oyuncu her yerde (tiyatro, dizi, sinema vs…) oynar. Tiyatro bir disiplin işidir. Bence tiyatro kökenli oyuncularla çalışmak, her açıdan en çok film ekibini rahatlatır. Oyuncu olmak isteyen gençler bu işin okulunu okumalı. Film ve dizi sektörü gördüğüm kadarıyla az biraz yeteneği olanı bile alıp star yapabiliyor. Biri sanat, diğeri popülist bir sektör” şeklinde konuştu.
Oyuncu, tiyatro yazarı ve yönetmeni Ulviye Karaca, Litros Sanat’ın bu sayıdaki konuklarından biri. Gönül Dağı dizisinde beş sezondur Gülsüm Öğretmen karakterine hayat veren Karaca ile diziyi, oyunculuk sektörünü ve tiyatro ile olan bağını konuştuk. Gönül Dağı dizisinin samimi, sıcak ve ahlaki açıdan güzel kurulmuş toplum yapısını hatırlattığı için seyirci tarafından sevildiğinin altını çizen Karaca, daha öncede uzun yıllar devam eden Beni Affet dizisinde yer almıştı. Sezonlar süren yapımlarda yer almaktan sıkılmadığını belirten Karaca, “Bir dizide uzun yıllar oynamak ya da oynamamak her oyuncu için farklılık gösterir. Ben şahsen uzun yıllar aynı karakteri oynamaktan rahatsızlık duymam. Çünkü tiyatroda o kadar çok farklı karakterler oynadım ki; role doydum. Yazar ve yönetmen olarak tiyatroda çalışmak beni tamamlıyor diyebilirim” şeklinde konuştu.
Dizi seyircinin geçmişle gönül bağı kurmasını sağlıyor
Gönül Dağı dizisinden başlamak istiyorum sorularıma. 5 sezondur devam eden bir dizi. Siz ilk sezondan beri dizide Gülsüm Öğretmene hayat veriyorsunuz.
Diziye 8. bölümde girdim. Yıllar önce kasabada ilkokul öğretmenliği yapmış herkesin bildiği ve saygı duyduğu Gülsüm Öğretmen karakterine hayat veriyorum. Anadolu’da öğretmen olmak, o pırıl pırıl köy çocuklarının yoluna ışık olmaktır. Onlarca, yüzlerce çocuğun geleceğine yön vermektir. Kutsal bir meslek olması da buradan geliyor. Rol bana teklif edildiğinde, tereddüt etmeden kabul ettim, iyi ki de etmişim.
Gönül Dağı sektördeki “aile dizisi” açığını kapatıyor ve çok seviliyor. Sizce beş sezondur devam etmesinin ve sevilmesinin nedeni nedir? Siz nasıl yorumlar alıyorsunuz ve bir seyirci gözünden nasıl değerlendirirsiniz?
Sadece beş sezondur devam etmesi değil, beş sezondur her bölüm reytinglerde birinci olarak yola devam etmesi müthiş bir şey… Türk halkının büyük çoğunluğu köy kökenlidir, biliyorsunuz. İç göçle şehirlerde yaşasalar bile birkaç kuşak öncesinin yaşantısı köy-kasaba hayatına dayanır. Gönül Dağı küçük bir kasabada yaşayan, kendi halinde insanların varoluş serüvenidir. Küçük yerleşim yerlerindeki bu sıcak ve samimi ilişkiler, gelenekler, örf ve adetler, ahlaki açıdan güzel kurulmuş toplum yapısı sanırım seyirciye tatlı bir nostalji sunuyor. Eskiye duyulan bu özlem, daha temiz ve güvenilir bir toplum yapısını Türk halkının çok özlediğini de gösteriyor. Maalesef şehirlerde bu şekil sıcak insan ilişkilerine pek rastlayamıyoruz. Gönül Dağı dizisi, seyircinin geçmişle gönül bağı kurmasını da sağlıyor.
Genç-yaşlı demeden herkese faydalı olmaya çalışan bir karakter
Karakterinizden biraz daha konuşalım. Yukarıda ne kadar kıymetli bir meslek olduğuna değindiniz. Siz Gülsüm Öğretmen’in en çok hangi özelliğini seviyorsunuz?
Ömrünü Anadolu’da köy köy dolaşıp çocukların eğitimine adamış, idealist bir ilkokul öğretmeni. Sadece okulda değil, toplum tarafından da sevilen ve saygı duyulan bir Cumhuriyet kadını. En sevdiğim özelliği, genç-yaşlı demeden herkese faydalı olmaya çalışması. Kadınlara halk eğitim merkezi kurup, okuma yazma öğretmeye, onların elişi, dikiş, halı dokuma kursları vs. konularında beceri sahibi olmalarını ve o becerilerini de maddi olarak değerlendirmelerini sağlayarak istihdam yaratıyor.
Çekimler Eskişehir’de sürüyor. Buram buram bir Anadolu izliyor seyirci. Çekimler nasıl gidiyor? Bölge halkı ile de bir uyum yakaladınız sanıyorum…
Sivrihisar’da çekimlerimiz devam ediyor. Soğuk sıcak demeden, ülkenin dört bir yanından ziyaretçi akınına uğruyoruz. Seyircilerimiz sete gelerek de bize varlıklarıyla güç katıyorlar. Bölge halkı son derece uyumlu hatta bir bölümü, sürekli olarak kasabalı rollerinde oynuyor. Memleket karasal iklim olduğundan, özellikle kış mevsimi kendini hissettiriyor. Dış çekimler kışın çok meşakkatli geçiyor.
Gönül Dağı’nda birçok etkileyici ve izleyiciyi hüzne boğan ya da sevindiren sahneler oldu. Sizi en çok etkileyen sahne hangisiydi?
Beş sezondur karakterlerin başına gelmeyen kalmadı tabii. Acısıyla tatlısıyla, iyisiyle kötüsüyle hayat devam ediyor dizide de. Benim için en etkileyici sahne kızımın ölümünden sonra, torunumu ilk defa görmem ve onu kucağıma almamdı. Bu sahne beni çok etkiledi. Sevindiren sahne ise; Öğrencilerinin Gülsüm Öğretmen’e yaptıkları “Öğretmenler günü” sürprizi oldu.
Aynı karakteri oynamaktan rahatsızlık duymam
Seyirci sizi daha önce de Beni Affet dizisinde izledi. Sezonlar süren bir dizi idi o da… Beni Affet sizin kariyeriniz de nasıl bir yere sahip? Günlük dizi çekmek çok kolay olmasa gerek… Bir de uzun sezonlar devam eden yapımlar, oyuncu için avantaj mı dezavantaj mı sizce? Yıllarca aynı karakteri oynamak sıkıcı oluyor mu?
Beni Affet yapımında yedi sezon oynadım. O da çok özel ve güzel bir diziydi. Gerek senaryosu gerekse cast’ı çok iyi seçilmişti. Seyirciyle güzel buluştu. Düşünsenize her akşamüstü 17.00-19.00 arası yayındasınız, ertesi sabah tekrarı ve bir sonraki bölüm öncesi özet adı altında üçüncü kez tekrarı yayınlanıyor. Yedi yıl boyunca bu böyle devam etti. Seyirci ailenin bir üyesi gibi görüyordu bizleri. Çok severek oynadım Zühre karakterini. Geceli gündüzlü haftada beş bölümü çekip bitiriyorduk. Ekip de son derece hızlı hareket ediyordu. Neticede zamana karşı yarışıyorsunuz. Güzel bir set ortamı vardı. Geriye dönüp baktığımda beni mutlu eden bir projeydi. Haftalık dizilerde yayın süresi daha uzun olduğudan ve prime time da yayınlandığından teknik olarak biraz daha özenli çekiliyor. Gönül Dağı’nda beşinci sezon bitiyor neredeyse. Her iki projem de uzun soluklu. Bir iş ekranda seyirci tarafından seviliyorsa devam eder, değilse biter gider. Bir dizide uzun yıllar oynamak ya da oynamamak her oyuncu için farklılık gösterir. Ben şahsen uzun yıllar aynı karakteri oynamaktan rahatsızlık duymam. Çünkü tiyatroda o kadar çok farklı karakterler oynadım ki; role doydum.
Anlatacak şeylerim olduğu için tiyatro yapıyorum
Biraz da tiyatro konuşalım. Bu alanda yazar ve yönetmen olarak birçok projede imzanız var. Tiyatroda sahnede olmak mı daha güzel yoksa yazar ve yönetmen olmak mı?
Tiyatro her alanına hâkim olduğum sürece güzel benim için. Seyirciye söyleyecek sözüm olduğu için yazıyorum. Sözümü, sanatsal olarak en doğru ve estetik biçimde aktarabilmek için yönetiyorum. Dekorundan kostümüne, ışığından müziğine, efektine ince ince çalışıp, sonra kreatörlere emanet ediyorum. Yazarken kafamda gördüğüm sahneleri, seyircinin de görmesini istiyorum. Oyun seyirciyle buluştuğunda, aynı şeyleri gördüğümüz anlaşılıyor ve bu beni, bir sonraki projeye yönlendiriyor. Yazar ve yönetmen olarak tiyatroda çalışmak beni tamamlıyor diyebilirim.
Bu iş disiplin gerektirir
Tiyatro kökenli bir oyuncu olmak size kamera önünde bir rahatlık sağladı mı? Oyuncu olmak isteyen ya da bu yola çıkan genç isimler için önerilerde bulunmak ister misiniz?
Tiyatroda koskoca dünyayı dört duvarın içine sığdırırsınız. Çalışması son derece konforludur. Oysa kamera nereye kurulursa peşi sıra gidersiniz film çekmek için. Seyircinin hayal dünyası tiyatroda çok güzel işlerken, filmlerde ne göstermek istiyorlarsa, sizi oraya hapseder izleyici olarak. Oynarken de böyledir bir bakıma. Kameranın açısının ve belirlediği ölçeğin dışına çıkamazsınız. Teknik olarak daha minimalize oyunculuk ister sizden. Tiyatro disiplini almış bir oyuncu elbette her yerde (tiyatro, dizi..vs) oynar. Bence tiyatro kökenli oyuncularla çalışmak, her açıdan disiplinli oldukları için en çok film ekibini rahatlatan bir şey. Vaktinde başlamak ve işi sulandırmamak, son dakikaya kadar elinde telefonla gezip, “kayıt” deyince kapatmak gibi şeyler olmaz. Tiyatro bir disiplin işidir. Oyuncu olmak isteyen gençler bu işin okulunu okumalıdır. Film ve dizi sektörü gördüğüm kadarıyla az biraz yeteneği olanı bile alıp star yapabiliyor. Biri sanat, diğeri popülist bir sektör.
Psikoloji ve sosyoloji de bilmeniz gerekir
Oyunculuk sizin için bir meslek olmasının yanı sıra ne ifade ediyor?
Oyunculuk, gözlem yeteneğinizi ön plana çıkarır. Psikoloji ve sosyoloji bilmenizi de gerektirir. İnsanı derinlemesine hem bireysel hem toplumsal olarak tanımaya çalışıyorum hala. Bitmeyecek bir serüven. Permütasyonu ve kombinasyonu sonsuz çünkü. Bilgimi ve tecrübelerimi, oyuncu adayları ve yeni oyuncularla paylaşmaktan keyif alıyorum. Bilgiyi birilerine aktarmak gerekli. Oyunculuk benim için hala kendini, deneyimlerini ve gözlemlerini ifade etme biçimi.
Kötülükleri normalleştiren dizilerden millet olarak bıkmışız
Biraz sektöre dair de konuşmak isterim. Ailecek izlenecek bir dizi olarak nitelendirdim, Gönül Dağı’nı… Ancak aile yapısına uygun olmayan ya da şiddet içerikli diziler de var. Ve bunlar seyirciden tepki alıyor. Siz deneyimli bir oyuncu olarak sektördeki yapımları nasıl değerlendiriyorsunuz?
Az önce de söylediğim gibi insanımız temiz toplum yapısını özlemiş. Toplum, kendi gibi olduğu yılları özlemiş. Dizilerdeki insan ilişkilerine bakıyorsun; ihanet, şiddet, kötülük, hırs vs gibi insanın her türlü kötü tutkuları yakadan paçadan akıyor. “Nerede erdem?”, “Nerede insan olmanın onuru?” Biz bu değiliz oysa. Yıllardır kötülerin kazandığı, iyilerin ezildiği, yapanın yanına kar kaldığı, birbirine hallenen insanları normalleştiren dizilerden millet olarak bıkmışız. Bu bunu gösteriyor. Zamanın ruhu değişiyor belli ki, yeni şeyler söylemek lazım.
Sektörden konu açılmışken son günlerde tartışılan bir tekelleşme var… Takipçi sayısına göre seçimler yapıldığına dair iddialar var. Siz bu gündemle alakalı bir şeyler söylemek ister misiniz?
O tekelleşme hemen her sektörde var. Sadece hepimizin bildiği bir konuyu yeni gündeme aldılar. Herkes kendi mesleğiyle ilgili tekelleşmeleri, gruplaşıp dışardan ekibe başkalarını dahil etmediklerini bilir. Adamcılık, kayırmacılık sadece film sektöründen değil, her yerden kalkmalı ama kafa yapısı değişmeyeceği için, beyhude bunu konuşmak derim.
Tiyatro sahnesi oyuncuymuş gibi görünmeye çalışanları tükürür
Tiyatronun da içinde olan birisi olarak bu tartışmalar tiyatroya da yansıyor mu sizce?
İnsanın olduğu her yerde sorun da vardır mutlaka. Sanatçı kim ne derse desin, ego sahibidir ve bu da normaldir. Ön planda olmayı sever çünkü. Tiyatronun er meydanı olması, doğru cast’ın yapıldığı anlamına gelmez. İdari olarak güç sahibi olan, orada da benzer numaraları yapar. Bunu olumladığımdan değil, şahit olduğumdan anlatıyorum. Parlatılmak istenen oyuncu, er meydanında bile olsa, parlatılır.
Yukarıda takipçi sayısına göre seçimleri de sormuştunuz. Sosyal medya kullanımı, takipçi sayısı ve görünür olmak bazı tiyatrolar için seyirci çekmek anlamında önem arz edebilir ama tiyatro kökenli olmayan, o disiplini almamış biri uyumlanamaz kolay kolay. Yetenek konusu ise bambaşkadır. Tiyatro sahnesi takipçi sayısına bakmaz, sahneden tükürür oyuncuymuş gibi görünmeye çalışanları.
Yorum Yaz