Litros Sanat
Türkiye'nin Dijital Kültür Sanat Gazetesi
H.G. Wells 1895 yılında Zaman Makinesi romanını yayınladığından bu yana zamanda yolculuk bilimkurgu öykü, roman ve film alanında en sıklıkla ele alınan konularından birisi haline geldi. Geçmişe yapılacak zaman yolculuğu klasik paradoksları oluşturur malum.
On yıl geriye giderseniz on yaş genç halinizle karşılaşmanız mukadderdir. Dedeniz çocukken onu öldürürseniz de artık doğmayacaksınızdır ve anında ortadan silinmeniz beklenir. Bu paradokslar yaşanmış bitmiş geçmişin kendini koruma mekanizması gibi değerlendirilebilir.
Kelebek Etkisi (2004) filmi bu alanda yapılmış en iyi filmlerden biridir. Eğer paradokslar aşılamıyorsa zamanda yolculuk hoş bir hayal olarak kalacaktır. Oysa ben diğer bir çok benzerim gibi ömrüm boyunca rüyalarında defalarca geleceğe ait sahneler görmüş ve bunların gerçekleşmesine tanık olmuş biriyim.
Fiziğe danışalım. Nedir zaman? Zaman plastikimsi bükülüp-katlanabilen bir akıştır. Zaman olayının enerji alanlarına bağlı titreşimsel bir ritmin yansıması olduğunu unutmayalım. Uzaya bağlı bu farklı zaman frekanslarının uzayda yaratılacak güçlü elektromanyetik uyaranlar karşısında birbirleriyle eş zamanlı ve hareketli hale gelebileceğini ve bu frekansların üstüste binip çatışabileceği öngörülüyor. Dev elektromanyetik düzeneklerce yaratılan çatışma alanlarının ortasına düşen insanlar ve cisimler, gemiler ve uçaklarda uzay-zamanın makroskopik ölçeklerde kendi üstüne bükülüp- eğrilen çizgilerince zamanda ya da mekânda kaymalara uğrayabilir. 28 Ekim 1943 tarihinde Amerikan donanmasının Philadelphia şehri limanında yaptığı iddia edilen Philadelphia deneyinde bütün bunlar yaşanmış olabilir.
Zamanın dördüncü boyutta asılı duran elektromanyetik bir frekanslar bütünü olduğu söyleniyor. Katı sandığımız, gerçek dediğimiz tüm yaşamımızı paylaştığımız her şey, tüm binalar, bu mekân, bu gezegen, yıldızlar, hatta uzay boşluğunun kendisi bile ve hatta tüm bunları yansıtan, içine alan 'Geçmiş-Şimdi-Gelecek' dediğimiz zaman kalıpları dev bir elektromanyetik seraptan ibaret olabilir mi? Muhayyilemizin sınırlarında geziniyoruz. Rüyalarda ulaştığımız gerçekliğin kara sularındayız.
Zamandan münezzeh yüce yaratıcının ‘Ol’ demesiyle ortaya çıkan evrenin Levh-i Mahfuz kayıtlarına, harddisk bilgilerine göz atmanın verileri etkilemek anlamına geleceğini kuvantum fiziğinin temel ilkelerinden biliyoruz. Yani birinin siciline göz atmak dahi o sicilin içeriğini bir miktar etkileyecektir. Kâinatın kara kutusu sürekli muhteva değiştiren, kurulan bozulan, belleğimizin içinde aşılmaz labirentler kuran karmaşık bir yapıya sahip olabilir mi?
İster paralel evrenlerde, ister tek ve biricik evrende zaman atına binip onu sürebileceğimiz bir ân gelirse ıssız veri otlaklarında başka atlılara da rastlayacağımızı düşünüyorum. O mutena atların nal sesleri duyulana dek dünya saatlerine ve hayal kurgularına talim edeceğiz.
Yorum Yaz