Gülizar'ın yola çıkışı

Köşe Yazıları Güncel

 

Belkıs Bayrak ilk uzun metraj filmi Gülizar’da(2024) kadına dair birçok konuyu sinemaya yaraşır biçimde, sözden çok görüntü diliyle anlatmayı seçmiş. Taciz meselesini ele alırken travmanın yol açtığı ağır basıncı, içteki duyguları takip ederek görmemizi sağlaması çok önemli. Filmin ana ekseninde gitme arzusu ve gidebilme iradesi var. Mutfakta iş yapan bir anne kız görüntüsüyle açılan filmde, daha ilk sahnede anne gözetiminden ve baskısından kurtulmak için kızların ilk çare olarak evliliğe yönelmesinin altını çizilmiş. Babayı da güdülemekte olan anne, hayatın idamesi ile kişilikleri bastırma arasında bir arafta. Son derece tipik bir anne kız geriliminin içten içe alevlendiği ortamda Gülizar, kardeşine Kosova’da onu bekleyen talibiyle evlenmeye karar verdiğini açıklar. Evin yeknesak, insana farklı ve yeni şeyler düşünmek için boşluk bırakmayan düzeni zamanın ruhuna aykırıdır. Bir bilinmeyene doğru savrulan Gülizar, güçlü umutlarına rağmen kötü ihtimalleri de göğüsleme kararlılığındadır. “Kendi düzenimi kurmak istiyorum” cümlesi, filmin etrafında örüldüğü temel hissiyat olarak ele alınabilir. İnsan öz bilinciyle hayati kararlarını alamadan, tercihlerini yapıp bedellerini ödemeye hazırlanmadan, kendi iç ve dış düzenini kuramadan varlığını mütekamil manada nasıl ortaya koyabilir. 

Nişanlıya varacağı gece otobüsüne bu arzu ve özgüvenle binen genç kadının yolu, daha ilk molada kesilir ve kolyesini aramak için geri döndüğü karanlık tuvalette, şehirden bir adamın tacizine uğrar. Bu kendi yoluna çıkmak isteyen bütün kadınları bekleyen tehlikelerin ve engellerin işareti ve temsilidir adeta. 

Kadın bu travmayı kısmen yönetebilse de, tacizin evleneceği erkeğin meselesi haline dönüşmesini engelleyemez. Sükunetini koruyan, başına her ne geldiyse olduğun gibi kabulümsün diyen Emre, nikah günü yaklaştıkça sertleşmeye ve değişmeye başlar ve adamı bulma, Gülizar’la yüzleşme duygusu her şeyin önüne geçer. Bu arada Emre’nin geniş aile evi de Gülizar’a düzenini kurmada alan açmaz, baskı ve dayatma bu kez nezakete bürünmüş olarak Emre’nin annesinden gelir.    

Gülizar çıktığı yolda duraklamaz, evlendikleri gece kocasının gergin ve suçlayıcı halini yumuşatmak yerine, bu ortamı da terk eder. Evi ateşe vererek hem de. Yakma hayalle gerçek arası bir metafor, kuvveden fiile dökülmeyen bir düşünce akışı olabilir, fakat acıtan her şeyin geride bırakılabileceğini gösterir. Emre’nin onu bulması ve anlamaya başlaması da yeni bir başlangıçtır.    

Yol boyunca verilen molalar hayatın keskin dönemeçleri için karar anlarını, sayısız tali yolun açıldığı görüntüler de insanın önündeki ihtimalleri simgeliyor sanki. Baba evinin konforlu korunaklı alanından vazgeçmek istemeyen istisnai kişiler dışında, her insanın yuvadan uçup kendi kuracağı bir düzene konma hayalini yansıtmakta film.     

Filmin en büyük başarısı sinema dilinin gitme arzusunu, yola çıkmayı, göğüs germeyi, insanın sınırlarını, sessizce yansıtabilmiş olması. Kadın üzerinden insanlık durumuna sıçrayarak. Filmin pastoral rengi, kamera açıları, görüntü yönetmenliği de, düğün, kına gecesi, dini nikah gibi bütün ritüellerin estetikliği için gösterilen azami özen de filmi ayrıca değerli kılıyor.  

Yorum Yaz